"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Universal power

Dr. Aytekin COŞKUN
26 Aralık 2018, Çarşamba
Deizm; Allah’ın var olduğunu ve nihaî olarak kâinatın yaratılmasından sorumlu olduğunu, ancak yaratılan Dünyaya doğrudan müdahale etmediğini iddia eden felsefî bir inanıştır.

*Allah’a inanmakla birlikte, belli bir dinin dogmalarını ve ilkelerini benimsemeyen bir görüştür, bir nevi Allah kâinatı yarattıktan sonra onu kendi başına bıraktığı inanışıdır. Ateizmden tek farkı “tanrı yok” değil, “tanrı var” demesidir.

* Vahiy veya Kilise öğretisi aracılığıyla edinilmiş her tür bilgiye karşı çıkar, buna karşı belirli bir dinsel bilgi bütününü herkesin doğuştan taşıdığını ve akıl yoluyla edinebileceğini, hiçbir semavî inanışın emri altına girmeyi istemez.

Giderek ülkemizde gençler arasında revaç bulan bir felsefî akımdan bahsediyoruz, farklı bir bakış açısı kazandırmak adına yazma gereği duydum. Hıristiyanlıkta kiliseler işlevinden ve ruhanî yapısından çok uzaktalar, adeta işlemez durumdalar. Sadece Pazar günlerine ayrılan din işleri ile çoğu Hıristiyan’ın bu tür mekânlara rağbet etmek şöyle dursun kapısından bile geçmez olması bir sorundur aslında. İnançları gereği ‘baba, oğul ve kutsal ruh’a indirgenen bir dinî anlayış içinde büyüyen ve sosyal hayatta ve hayatının geri kalan kısımlarında sadece elinde kalan bu dinî yaklaşım ile amel eden bir yapılanmaları vardır. Dolayısıyla bu inanç sisteminin fertler üzerinde hiçbir yaptırım gücü ve sorumluluğu da yoktur. Adeta beynini bilime, bedenini kiliseye teslim eden fertler ordusu olmuştur. Sanki bir el hem beynini hem de bedenini birlikte kilisede istememektedir. İşte tam bu ortamda ‘’Deizm’’ yeşermeye başlar. Onlara göre bir yaratan vardır, bunun sorumluluğu ve getirisi insanların kendi aralarındaki tutum ve davranışları ile belirlenir.

Kur’ân-ı Hakîm’in hikmeti ve hayat-ı şahsiye’ye verdiği terbiye-i ahlâkiye ile hikmet-i felsefenin verdiği ders karşılaştırıldığında bu iki görüşün derin ayrılıklar içinde olduğu görülür.

Hikmet-i felsefenin içtimaî hayatta dayanak noktası kuvvettir, hedefine ulaşmada ve menfaatine uygun hadiselerde bu kuvveti her daim kullanır. Hayatı bir savaş alanı olarak görür, menfi milliyeti tetikleyerek toplulukları unsuriyet esasına göre oluşturur. Bunun yanında bütün nefsanî hevesleri dünyada tatmin etmek için çaba sarf eder. Sahip olduğu kuvveti kullanırken başkalarının hak ve hukukunu gözetmeksizin, tecavüz edercesine bir yaklaşım içinde olur. Kendi gibi düşünenlerin oluşturduğu ve tek hedefleri kâr etme, kazanma odaklı hayatlarında, başkalarının alın terini ya da çalışmalarını yutarak beslenen bir durumdadırlar. Kısacası dayandığı nokta olan kuvveti tecavüz etme, gayesi menfaat peşinde koşma, bunun için boğuşma, hayatını her daim kavga ve cidalle çarpışarak ortaya koyma yaklaşımı içindedirler. Bu düşünce ile aralarındaki tek bağlarının menfaat ve kazanç ekseninde bir dünyada yaşamaktır.

Bu tarzda olanların Kur’ân’ın getirdiği sorumluluklardan haberdar olmaları ya da onları benimsemeleri beklenemez, fakat büyük bir gücün varlığını kabul etme fıtratın gereğidir. Hikmet-i Felsefiye mensupları dünyanın sahibi olup, bütün dünyayı yönetmek peşinde olurlar. İlâhî bir gücü kabul ederlerken, onun emri altında olmayı istemezler. Onun için var olduğunu söyledikleri büyük gücü, evrensel güç, tabiatüstü bir güç, ya da ‘’Unıversal Power’’ diye isimlendirip, dünyada serbest olma, kendi kurallarını koyma ve kendi güçleriyle hareket etmeyi isterler. Aslında Allah inancından uzaklaşmaktan ziyade Allah’ın yaptırımlarından uzak olmak istemeleridir.

Ateizmle bir dönem oyaladıkları, tam netice alamadıkları ve hâlâ içinde inanma duygusu olanlara karşı Deccaliyet’in, Avrupa Feylesofları’nın, zındıka komitelerinin yeni bir oyunu, yeni bir taktiği ve oyalanma sistemi olarak deizmin doğduğuna inanmaktayım.

Deizm fikri ilk kez Yahudilerin, Hıristiyanların içinde başlattıkları bir akımdı. Dinin emirlerine uzak bir yapılanma başarılı olunca, Müslümanların içinde de bu fikri yaymaya başladılar. İslâma yönelmeyi önlemek ya da İslâm içinde kalıp, Allah’ın emir ve yasaklarına kabul etmeyen bir anlayış felsefesi geliştirmeye başladılar.

Ahiret’in varlığı, en küçük bir iyiliği ya da kötülüğü önemsemeyi sorumlu kılarken, bu sorumluluk altında hayatı cidal, kuvvetin kazandığı, hak ve hukuk tanımazlık, bütün insanların ve insanlığın hak ve hukuklarına tecavüz ederek bir hayat sürmeyi, istediğini kaba kuvvetle elde etmeyi ne kadar sürdürebilirsiniz?

Deizmde, yaratıcı gücü kabul edip her şeyi kişilere bırakan sistem, evrim teorisindeki gibi zayıf ve kuvvetsiz olanlar yok olurlar ilkesi ile ne kadar benziyor. Evrim teorisi ile getirilen ile deizmle getirilmek istenen aslında aynı felsefenin mahsulleri. Sorumluluk yok, gücün sorumluluğu kâinatı yaratmakla son bulmuş, en güçlü olanın hayatta kaldığı ve arena niteliği taşıyan bir yer olarak tarif edilmiştir.

Bilgisayar oyunlarında da işlenen hep aynı felsefî akım değil mi? Güçlü olan kazanır, hayat bir yarıştır, bir cidaldir, bir kovalamacadır, Menfaate ulaşmada kişileri, toplumu ya da ülkeyi feda edebilirsin. Şu anki dünyada yaşananlar da bu akımların etkisi değil mi?

Oysa var olan bir gücün ismini Allah (cc) olarak tanımladığınızda, nokta-i istinat olarak kuvvete bedel hakkı, hukuku, menfaat yerine fazileti, rıza-i İlâhîyi kabul etmeyi, cidal yerine teavünü, yardımlaşmayı, menfi milliyet yerine, rabıta-i dini, sınıfı ve vatanı kabul ediyorsunuz. 

Gayesi, nefsinin esiri olup onu hoşnut tutmak değil, nefsinin tecavüzlerine set çekerek, insaniyette kemalatı yakalamak adına ulvî hislerini ayakta tutmak olmalıdır diyen Bediüzzaman’a kulak vermeliyiz.

Büyük güç, natürel güç yâ da ‘’Unıversal Power’’ olarak söylenen Rabbimizin ta kendisidir. Yaratan da O’dur, hüküm de O’nundur. Selâm ve duâ ile.

Okunma Sayısı: 1869
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı