"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İktisadın lâtif meyvesi: Şükür

Cenk ÇALIK
02 Şubat 2022, Çarşamba
“Hâlık-ı Rahîm, nev-i beşere verdiği nimetlerin mukabilinde şükür istiyor. İsraf ise şükre zıttır, nimete karşı hasaretli bir istihfaftır. İktisat ise nimete karşı ticaretli bir ihtiramdır.” 1 İlk nükteye bakıldığında iki esmayla karşılaşılır. En başta bu esmaların zikredilmesi bu nüktedeki ana fikrin bu esmalar etrafında ve şükürle bağlantılı olduğuna işarettir.

Her nimeti yoktan yaratan (Hâlık) ve kullarına merhametle, şefkatle (Rahîm) muamele eden Rabbimiz, kullarını ihsan ettiği maddî ve manevî nimetleri düşünmeye dâvet eder. En küçük bir hediye karşısında bile teşekkür eden insanın elbette paha biçilemez nimetler karşısında duyarsız kalması nankörlüktür.

Rabbimiz nimet karşılığında şükür ister. Hiçbir şeye muhtaç olmayan Rabbimize kulun elinden teşekkür etmekten başka bir şeyin gelmemesi ve sadece gücü yettiğini istemesi manidârdır. İnce bir nüans da bu teşekkürün zorunlu kılınması. “Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) arttıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir!” 2 âyeti ile hem dünyevî nimetlerden istifadenin azalması hem de ahiretteki hesabı düşünüldüğünde mecburen kulun şükür etmesi gerektiği anlaşılır. Bu da aslında Rabbimizin merhametini izhar eder. Zira teşekkür eden kula Rabbimiz insanlar gibi “Bir şey değil!” demeyecek ve Cennete varan bir nimeti ihsan edecektir.

Mezkûr hakikat düşünüldüğünde bilhassa gıda konusundaki israfın şükre tezat teşkil ettiği anlaşılır. En az 15 milyar insanı besleyecek kadar gıda üretimi yapıldığı halde yaklaşık bir milyar insanın açlık çekmesi iktisattan dolayısıyla şükürden uzaklaşıldığının ispatıdır. Bu israfın elbette menfi dün- yevî ve uhrevî neticeleri olacaktır. İktisat eden ise iki cihanın saadet kapılarını açacaktır. Bu anahtarları Üstadımız ikinci paragrafta altı maddesini nazara vermiştir. Şükr-ü manevî, hürmet, bereket, sıhhat, izzet ve lezzet temalı anahtar kelimeler sonraki nüktelerde ayrıca ele alınacak olmasına rağmen burada özet bir şekilde zikredilmesi son derece ehemmiyetlidir. Bu özet, zihinlerde bir şablon oluşturarak bütüncül bir bakış açısı kazandırılmasına vesile olacaktır. 

İkinci paragrafı okuyan kimse, iktisadın kazanımlarının neler olduğunu bilir. Böylece en başta şükürle olan ilişkisine şaşıran ve gelen izahatla anlayan okuyucu diğer nüktelerde bu durumu yaşamaz. Ayrıca iktisada düz bir matematik ve mantıktan değil maddî ve manevî kavramlarla ilişki kurarak bakmaya çalışır. Bu da aslında iktisat fakültelerinde daha ileri seviyede “büyük resmi” görmesine vesile olur. Zira iktisat sadece dünya ve maddeden ibaret değildir. Mana ve ahiret vechi de nazara verilmelidir.

Şükr-ü manevî ve manevî dilencilik kavramlarının kullanılması da cay-i dikkattir. Manevî kelimelerinin hem madde hem de mana yönüyle önemli bir açılımla nazara verilir. Bildiğimiz bir kavramı bilmediğimiz ya da daha önce düşünmediğimiz boyutuyla ele alınması o kavrama olan bakışı değiştirir. Eksik ve yanlış anlamaların önüne geçilmesi için bunun yapılması zarurîdir. Şükrün maddî yönünü hepimiz biliriz. “Teşekkür ederim.” “Elhamdülillâh” gibi zahir yönü maddî şükre girer. Oysaki tefekkür boyutu atlandığında bu kazanımlar çok sınırlı düzeyde kalır. Şükrün ruh boyutunu da hesaba katmak gereklidir. O nimeti ihsan eden Zat düşünülmeli, yoktan var ederek istifademize sunduğu, merhametiyle muamele ettiği gibi manalar tefekkür edilerek nimetin ne kadar kıymettar olduğu derk edilmelidir.  Bu mananın ise hem zahir lezzeti hem de uhrevî sevabı arttıracağı binler tecrübeyle sabittir.

Dilencilik kavramı şükrün aksine maddî bir kavramdır. Manevî kelimesinin bu sefer şükür gibi mana değil dilencilik gibi maddî kavramda da kullanması cay-i dikkattir. Dilenci doğrudan ister. Manevî dilenci kavramı ise iki türlü anlaşılabilir. İlki doğrudan değil, dolaylı istemek şeklinde tezahür eder. Yani ima yoluyla, ortaya konuşarak ihtiyacını nazara vererek muhatabından ister. İkinci bir mana olarak da banka, tefeci gibi faizle uğraşan kişi ya da kurumlara el açmak olarak düşünülebilir.

Özetle anlamaya çalıştığımız İktisat Risalesi’nin ilk nüktesi hem şükür gibi çok uzak kavramların iktisatla ilişkisini anlatır hem de manevî kelimesiyle şükür, dilencilik kavramlarının çok akla gelmeyen hayatî boyutlarını nazara vermesi ve her biri nükte olacak kazanımları ifade ederek bütüncül bir bakış kazandırması yoruma hacet bırakmıyor vesselâm…

Dipnotlar:

1- Lem’alar, s. 250. 2- İbrahim Sûresi, 7.

Okunma Sayısı: 2126
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • nabi

    3.2.2022 00:07:42

    Tebrikler güzel bir yazı olmuş .

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı