İlk karşılaşmamız Burdur seyahatime denk gelmişti.
Ciddî, kendinden emin ve tevazuu ilk dikkatimi çeken özelliklerindendi. Burdur’a niçin geldiğimi sorunca, ülkemizdeki bütün illeri görmek gibi gayem var. Ziyaret ettiğim illerin özellikle tarihi yerlerini gezmeyi çok seviyorum. Burdur’un da ulu camisi, müzesi ve tarihi konaklarının olduğunu söyleyince, “yani Burdur’a konak gezmek için mi geldin?” sorusunu tebessümle yâd ediyorum.
Pandemiden önce yapılan son umumî meşveretteki konuşmasını hatırlıyorum. Lisan-ı halinden, ses tonundan ve zaman zaman kullandığı kelimelerden sinirli olduğu belliydi. Sebebi ise, yönetim kuruluna seçilen bazı ağabeylerin anlaşamamasıydı. Bu sebeple mahcubiyeti vardı. “Bize verdiğiniz görevi ifa edemedik” ifadesi ruhuma tesir etti. Zira, kendi hatası olmasa bile sorumluluğu alan, hizmet edememenin üzüntüsünü yaşayan ve hadiselerin şahs-ı mane- viye, tesanüde, uhuvvete zarar vereceğinden endişelenen bir dâvâ adamının samimiyetine şahit olmuştum. Konuşmasının sonuna doğru “kusura bakmayın biraz sinirli konuştum, kalbinizi kırdıysam, haddimi aştıysam özür dilerim” mealindeki ifadeleri naif bir fıtrata sahip olduğu kadar İhlâs Risalesi’nin ikinci düsturuna da azamî ölçüde riayet ettiğini gösteriyordu.
Pandemi sonrasında, birçok medresemizin derslerini jitsi meet, zoom, youtube gibi dijital ortamlardan yapması ve buna paralel olarak online hizmetlerin artması daha sık görüşmemize vesile oldu. Zira, Sabahattin Ağabeyim Bilişim Heyeti Koordinatörüydü. Bu sebeple watsapp ve signal gibi hizmetle alâkalı grupların bir çoğunda beraberdik. Gayretini, ihlâsını, şahs-ı maneviye olan bağlılığını daha yakından tanıma imkanım oldu.
27.06.2020 tarihinde EuroNur’da yayınlanan “Hizmet düsturlarıyla hizmet edebilmek” başlıklı söyleşimiz, kıymetli ağabeyimden birçok mevzuda daha çok istifade etmeme vesile oldu. Bu söyleşi bana teorik olarak duyduğum, okuduğum, ama çok yaşamadığım hakikatleri ihtar etti. Birkaçını paylaşmak istiyorum:
Evvelâ, sorduğum bütün sorulara “her şeyi biliyormuş!” edasıyla değil son derece tevazulu ve kendini aradan çıkartıp şahs-ı maneviyi, Risale-i Nur’u ön plana çıkaran bir yaklaşımla cevap veriyordu. Öyle ki zaman zaman abarttığını bile düşündüm. Risale-i Nur’dan ilgili pasajı okuyup, “Çağın hastalığının enaniyet olduğunu söylebilir miyiz?” soruma “Ben hep belirtiyorum. Bu sorulara şahıs olarak cevap yetiştiremezsiniz. Benim kariham veya herhangi bir şahsın karihası bu soruları mükemmel cevaplayamaz. Ama biz cemaat olarak, yaşadığımızda bu sorunların bütün cevapları verilebilir.” cümleleri nefsime indirilen tokat gibiydi.
Saniyen, meşveret, şûrâ, şahs-ı manevî ekseninde hizmetleri anlamak ve yaşamak gerektiğini vurgulamıştı. Müslümanların temel sorunu her alanda (siyaset, aile, cemaat vb.) etkin bir sistemin olmayışı ve şahsa bağlılıktı. Lider ya da şeyh gittiğinde siyasî parti veya tarikatın da dağılması kaçınılmazdı. Bu sebeple herkesi kucaklayan, her hakkı koruyan, kimseye ayrıcalık tanımayan bir sisteme ve kaidelere ihtiyaç duyuluyordu. İşte Hizmet Rehberi kitabı ve Meşveret Sistemi Kitapçığımız, Yeni Asya’nın Hizmetinin menbaı demekti.
Salisen, “Yaşı ne olursa olsun, Risale-i Nurlar’a gönül vermiş, Allah bu kardeşimize iman hizmet yapmayı lütfetmiş, Allah’ın seçtiği birisine ben nasıl hürmet etmem lâzım? diye düşünmemiz gerekir. Allah’ın emaneti gibi itinayla onu kucaklamam lâzım. Karşınızda kim var? Evliyadan daha üstün makama çıkmış Nur Talebesi var. İttihad ve tesanüdü gözetenler veliden daha fazla makam alıyor diyor Üstadımız...” İşte bu cümleler, bütün Nur Talebelerine en başta yapması gerekenin hizmet değil, dayanışma ve uhuvvet olduğunu ihtar ediyordu.
Bunlar gibi birçok konuda hamd olsun Sabahattin Ağabeyimden istifade ettim. Gönül elbetteki birlikte daha uzun yıllar hizmet etmeyi arzu ediyordu. Takdir böyle olunca bize de rıza göstermek ve sabretmek düşüyor. “Günah cihetinde öldü, ama sevap cihetinde yaşamaya devam edecek inşallah.” Vazifesini yaptı, terhisini aldı, 124 bin peygambere kavuştu. Darısı bizim başımıza. Rabbim cümlemizi hakkıyla vazifesini yapıp, sevdiklerine kavuşanlardan eylesin...