Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri masumların ve ümmilerin kalemlerinin yazıları için şunları söylemiş:
“Aziz, sıddık, mübarek, masum kardeşlerim,
Sizin çok mübarek ve nazarımızda çok kıymettar ve benim nazarımda Cennetin tarafından ebedî ve Firdevsî bir hediye-i kudsiye gibi geçen ve gelen iki bayramı Cennetin şekerlemeleri ve tatlıları gibi tatlılaştıran ve ziynetlerin ve nakışların yetmiş tarzlarını giyen hurilerin hulleleri ve libasları gibi, manevî meclisimizi ziynetlendiren kalem hediyenizi aldık.” 1
Bu hususta birkaç misal daha verilebilir: “Risale-i Nur’un küçük ve masum şakirtlerinin elli altmış talebesinin ve kırk elli ümmî mübarek ihtiyarların ve kıymettar üstadlarının yazdıkları tevafuklu ve şirin nüshaları bize göndermişler. O parçaları yedi cilt içinde cem ettik. Bu mübarek ümmî ihtiyarların kırk sene sonra Risale-i Nur hatırı için her işe tercihan yazıya başlamaları ve masum çocukların, Risale-i Nur’dan ders aldıkları ve yazdıkları Risaleler’in bir kısmıdır. Onların bu zamanda bu ciddî çalışmaları gösteriyor ki, Risale-i Nur’da öyle manevî zevk ve cazibader bir nur var ki, mekteplerde çocukları okumaya şevkle sevk etmek için icat ettikleri her nevi eğlence ve teşviklere galebe edecek bir lezzet, bir sürur, bir şevk Risale-i Nur veriyor ki, çocuklar ve ümmî ihtiyarlar böyle hareket ediyorlar.” 2
“Ve bu bayramımı çok mübarekleştiren mübarek masumların ve muhterem ümmî ihtiyarların ve üstadların bu defa gönderdikleri kıymettar risaleleri beş cilt olarak güzelce ciltlettirerek, tanzim ettik. İnşaallah onlardan çok istifade edilecek. O mübarek masumların ve muhterem ümmîlerin masumane ve halisane yazdıkları risaleler, Risale-i Nur’un kerametine, yazıları da bir keramet ilâve ettiğini ve en güzel yazılardan ziyade tesirli olduğunu hissediyoruz.” 3
“Kalemlerini ümmîliğime yardım veren medrese-i Nuriye’nin üstadı Hacı Hafız ve mahdumu ve iki kardeş Mustafa ve Salih ve iki kardeş Ahmed ve Süleyman ve beş kardeş beraber talebe olup, üçü bize yardım etmeleri ve Babacan da, Âsım’ın ruhunu şâd edip, o sistemde yardımımıza koşması ve Zekâi de Lütfü’nün ruhunu mesrur edip, eski Zekâi gibi vazifesine sarılması ve Marangoz Ahmed ve Kâtip Osman ve Mehmed Zühtü (afallahu) ve Nuri ve Tenekeci Mehmed gibi, eski kıymettar hizmetleriyle Isparta’yı nurlandıran diğerleri gibi, Kastamonu’nun tenvirine de koşmaları ve şimdi tanıdığım Mustafa ve Mustafa ve Mustafa ve Eyyüb, kalemleriyle, eski dost gibi ümmîliğime yardım etmeleri, 4
Aydınlı Hasan’ın hakikaten gayet müstesna bir kalemi var ve yazılarında tam bir ihlâs görünür. Bu zat ne vakitten beri Risale-i Nur’a girdiğini ve ne halde olduğunu merak ediyorum.” 5
-SON-
Dipnotlar:
1- Kastamonu Lâhikası, s. 82.
2- A.g.e, 87.
3- A.g.e, 83.
4- A.g.e, 190.
5- A.g.e, 72.