Perşembe günü iki vefat haberi bir anda telefon mesajı olarak geldi.
Birincisi yakın akrabamız Av. Fatih Sağlam’ın babası emekli komiser Mustafa Sağlam. Evlerine her ziyarete gittiğimizde mutlaka Risale-i Nur’dan bir bölüm okurduk. Merhume eşi ile beraber dinlerler ve uzunca sohbetler ederdik. Allah rahmet etsin.
İkincisi ise, İlahiyat Fakültesinde dört sene beraber okuduğumuz muhterem kardeşim Mehmed Ali Söyler. Aynı dönem arkadaşlarımızdan iki kişi de daha önce vefat etmişti. Necmi Ünlü ve sınıf arkadaşım Mehmet Türk. Mehmet Türk’le bir hatıramı anlatmak istiyorum: 12 Eylül 1980 darbesi sonrası, sıkıyönetim olduğu dönem. İlahiyat Fakültesi’nde, aynı sınıfta okuduğumuz bir öğenci Yeni Asya Gazetesi’ni sınıfta yırttı. Biz de şikâyet ettik. Mehmed Ali kardeş, karakoldaki görevli polise, “Yeni Asya benim dâvâmın gazetesi, onu nasıl yırtar” dediğinde polis “Ne dâvâsı” diye kızmıştı. Allah rahmet etsin.
Mehmed Ali kardeş çok yumuşak huylu bir kişi idi. Onun hiç kızdığına, bağırarak konuştuğuna şahit olmadım. Okuldan sonra farklı yerlerde görev yapsak da hep irtibat halinde olduk. İlk görev yeri Çanakkale’de idi. Ben de dergilerle ilgili bir ziyaret vesilesiyle Çanakkale’ye gitmiştim. Bir akşam evinde misafir olmuştum. Yüz yüze görüşmemiz en son Ankara’da Kocatepe Mevlidi’nde olmuştu. Zaman zaman hizmetlerle ilgili konuşur dertleşirdik.
Yaz tatilinden dönerken telefonum çaldı. Baktım Mehmed Ali kardeş arıyor. Araç kullanıyordum, kenara çekerek telefonu açtım. Selâm kelâmdan sonra o gün gazetede benimle ilgili bir haber vardı. Köyümüzün camisinde çoculara Kur’ân okutmuştum. Onun için aradığını söyledi ve tebrik etti. Çok memnun olduğunu söyledi ve duâ etti. Ben de lâtife olsun diye “Ücretimi almaya gidiyorum” dedim. “Aman dikkat et” dedi, vedalaştık. Son konuşmamızın on gün öncesiydi. Kovid salgınına yakalandığını yazdı. Hemen aradım çok zor bir hastalık olduğunu, uyuyamadığını söyledi, öksürüyordu.
Evet Mehmed Ali kardeş vazifesini tamamladı, ücret almaya gitti. Kendisinin elinde 1982’den kalma sağlam bir vesikası vardır. Mehmed Ali kardeş, ‘son maznun’lardan birisidir. 12 Eylül 1980 darbesi sonrası 1. Ordu ve Sıkıyönetim Askerî Savcılığı’nca hazırlanan iddianamede 97. sırada ismi geçmektedir. Bir hafta birinci şubede hücrede kaldıktan sonra Selimiye Kışlası’nda da 18 gün yattı ve beraat etmiştir. Ben de Üstadın Muhacir Hafız Ahmed’in vefatıyla yazmış olduğu mektubundaki duâyı Mehmed Ali kardeş için tekrar ediyorum: “Binler Rahmet onun ruhuna insin. Amin. Kabri de hanesi gibi Kur’ân ve Nur’un menzili olsun.” Amin.