Öncelikle harekâtın sona erdirildiği ABD ile “on maddelik mutâbakat”ın ardından Amerikan Temsilciler Meclisi’nin oy birliğine yakın bir çoğunlukla kabul ettiği “yaptırım kararları” arasında özellikle “Cumhurbaşkanı ve âilesinin Amerika’daki mal varlığının raporlanması”nın olmasının Amerika ziyaretini kritik hale getirip gölgelediği ve Kongre ile Amerikan yönetiminin bu “tehdit sopası”nı koz olarak hep elinde tuttuğu anlaşılıyor.

Nitekim “1915 olaylarının ‘Ermeni soykırımı’ olarak tanınması”nı öneren karar tasarısını bloke eden senatörlerin “ekonomik yaptırım paketi”nden imzalarını çekmemeleri ve görüşme sonrası Cumhurbaşkanı’nın “Umarım Temsilciler Meclisi’nin düştüğü hataya Senato düşmez” temennisi, Amerikan Kongresi’nde her an Türkiye aleyhinde “yeni yaptırımlar”ın dayatılabileceği işâretleri veriliyor.

HÂLÂ “YAPTIRIM” TEHDİTLERİ…

Keza Erdoğan’ın “S-400 ile F-35’leri müzâkere ile çözeceğiz” sözlerine karşı, Trump’un “S-400’ler sorununun ciddî sıkıntı ve zorluk çıkardığını” söylemesinin akabinde Beyaz Saray’ın “S-400’ler çözülmedikçe diğer başlıkların çözümünün imkânsız olduğu” açıklaması ve Amerikan basınında “silâhların kutulardan çıkarılmayıp füzelerin hangarlarda bekletilmesi” tavsiyeleri, S-400’lerde de bir “anlaşma”nın olmadığı, “Beyaz Saray sözcüsünü “yaptırım paketi”ni tehdidi gölgesinde “yaptırım paketi”nin her an devreye sokulabileceği; hatta baskılardan dolayı, S-400’lerin Nisan 2020’de kurulmasının Ankara tarafından ertelenebileceği belirtiliyor.

Keza Türkiye’nin CIA belgeleriyle YPG’nin bir terör örgütü olduğu ispatına rağmen, Trump’un ve Amerikalıların üzerinde pek etkisinin olmadığı, Trump’un “Kürtlerle -yani PYD/YPG ile- çalışacağız” çıkışıyla ABD’nin YPG’ye desteğinin devam edeceği görülüyor.

Bu arada Cumhurbaşkanı’nın “Öcalan’ın ‘mânevî evlâdım’ dediği terörist başı Mazlum Kobani’yi Trump’un muhatap alıp stratejik ortağımız Amerika tarafından korunmasını üzüntü ile karşıladım” hayıflanmasına rağmen, “Kobani’nin Beyaz Saray’a dâvetinin geçerli olup olmadığı” sorusunu kaçamak cevaplarla geçiştirip “Sizin Cumhurbaşkanımızla görüştüğümüz gibi Kobani’yle de görüşüyoruz” demesi bu konuda da bir ilerleme olmadığını ele veriyor.

Ayrıca Halk Bankası krizi pazarlığında da herhangi bir uzlaşmaya varılmayıp sürüncemede bırakıldığını ve olumlu bir gelişme olmadığını konunun uzmanları bildiriyorlar.

Cumhurbaşkanı’nın, abes, aşağılayıcı, skandal, hadsiz “hakâretâmiz mektup’un takdim edilip iade edildiği” vurgusuna mukabil Trump’un sessiz kalıp “önemsemiyorum” tavrıyla en ufak bir “özür” dilenmemesi, “politik bir taktik” olarak her an benzer tahkirlerin olabileceğini ortaya koyuyor.

“MAL VARLIĞI RAPORU” ŞANTAJI

Neticede, AKP iktidarında özellikle “cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi”nde Saray’daki dar kadroca dış politikanın ve bilhassa ABD ile ilişkilerin tamamen Erdoğan ve Trump’ın şahsî ilişki ve “dostlukları” üzerinden yürütülmesinden hiçbir başarı çıkmıyor. Özetle, ABD ile ilişkiler “Trump’la şahsî ilişikler”e hapsedilmiş…

Basına karşı “Erdoğan’ın hayranıyım” diye öven Trump, “gelişmelerde ivme kazandık” dese de, ABD ile ilişkilerdeki skandallar, sözü edilen “ivme”nin yine sözde kaldığını deşifre ediyor.

En son “Suriye’den çekiliyoruz” deyip asker sayısını arttıran, Trump’a artık güvenmeyeceği bir defa daha görülüyor.

Bundandır ki, Türkiye aleyhindeki kara propagandaları aşmak ve Suriye meselesinde netice almak için, Ankara’nın başta Kongre olmak üzere Dışişleri, Pentagon ve diğer Amerikan devletinde etkili merciler nezdinde çalışmalar yapması gerekiyor.