"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Meclisin “bütçe hakkı”nın gasbı…

Cevher İLHAN
04 Aralık 2020, Cuma
Meclis Plân ve Bütçe Komisyonunda görüşülen 2021 bütçesi, otuz sekiz gün süren tartışmalardan sonra kabul edildi. Lâkin muhalefete her türlü isnad ve hakaretle ülkenin gerçek gündeminin karartıldığı vartada kimsenin “bütçe”ye ilgisi yok.

İlgisizliğin sebeplerinin başında, şüphesiz halktan toplanan vergilerin yine verimli, yerinde ve doğru harcanması adına krala rağmen parlamentoların uhdesine verilen Meclis’in bütçe hakkının gasbedilmesi geliyor. Parlamentoların yaptığı temel kanunların başında gelen bütçeyi hazırlama ve onaylama yetkisinin “tek kişilik rejim”de ıskatıyla Meclis’in işlevi fiilen tasfiye edildi.

Anayasa’nın 160. maddesinin “merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idâreleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını, hesap ve işlemlerini TBMM adına denetleme” göreviyle yükümlü kıldığı Sayıştay’ın denetim işlevi ortadan kaldırıldı. 

Cumhurbaşkanı Yardımcısı, “herkesle birlikte çalışmak”tan bahse de, “yeni bütçe”de de muhalefetten, sivil toplumdan, kamuoyundan gelen hiçbir çağrı ve talep kabul edilmedi.

Zira “tek kişilik sistem”de altı yüz milletvekili reddetse de hiçbir hükmü yok; millet irâdesinin temsilcisi olan Meclis’in irâdesinin gerçekte hiçbir etkisi bulunmuyor…

BÜTÜN ÖNERGELER REDDEDİLDİ

Vakıa şu ki “yeni bütçe”nin komisyon görüşmelerinde, muhalefet partilerinin, ekonomik çöküşte salgınla kepenk kapatan esnafa ve küçük işletmelere destek için sosyal yardım projelerinin hazırlanması, ayda iki bin TL’den altı ay süreyle esnafa doğrudan destek ödemesi, çiftçilerin üretimde kullandıkları malların ÖTV ve KDV’ye ilişkin giderlerinin Hazine tarafından karşılanmasıyla bütün dünyada olduğu gibi doğrudan gelir desteğinin arttırılması, asgari ücretlilerden vergi alınmaması önergeleri AKP - MHP blokunca reddedildi.

Keza elektrik faturalarından dağıtım, sayaç okuma ve perakende satış hizmetiyle kayıp kaçak bedeli, iletim sistemleri ve benzeri adlar altında herhangi bir ücretin alınmaması, engellilere elektrik ve doğalgaz indirimli tarifeden verilmesi önergeleri de kabul edilmedi.

Yine sağlık, din, eğitim ve emniyet mensuplarının ek gösterge rakamlarının artırılması, emeklilikte yaşa takılanların emekliliklerinin bir an önce sağlanması, ataması yapılmayan iki yüz bin öğretmenin derhal atanması, iş bulamadıkları için Kredi ve Yurtlar Kurumu’na borcu bulunan en az beş milyon gencin borcunun silinmesi önergeleri de.  

Bu arada “performans esaslı bütçe”den “program esaslı bütçe”ye geçilmesiyle hasta, yolcu, araç geçişli şehir hastaneleri, otoyol ve köprülerle, dolar üzerinden Hazine garantili “kamu özel işbirliği projeleri” yükünün toplum tarafından bilinmesi, salgın sürecinde başta Saray harcamalarının kısıtlanması olmak üzere devletteki vahim israftan kaçınılması uyarıları da reddedildi. 

Bununla kalınmadı; Sayıştay’ın TBMM adına yaptığı denetimle “97 bulguda yolsuzluk ve usulsüzlük tesbiti”ni nazara almama ciddiyetsizliği sergilendi. Mesela “TMSF’de 12 bulguda 1 milyar 497 milyar lira usulsüzlük yapıldığı” raporu nazara bile alınmadı… 

1909’UN GERİSİNE DÜŞÜLMÜŞ…

Özetle, yatırım, üretim ve istihdamdan yoksun, tam bir borçlandırma, yoksullaştırma ve vergi şampiyonu olan bir “Saray bütçesi” daha milletten ve Meclis’ten kaçırıldı. Milletvekillerinin kapsamlı araştırma ve ciddi çalışmalarla sundukları öneri ve talepleri tezyif ve tahkirlerle geri çevrildi, hiçbir sorularına doğru dürüst cevap verilmedi. Meclis yine devre dışı bırakıldı…

9 Aralık’ta başlayıp 20 Aralık’ta sona erecek süreçte Genel Kurulda da milletvekillerinden gelen tekliflerin kale alınmayıp Meclis’e ve millet irâdesine saygısızlığın süreceği görülüyor. 

Bu vaziyet, 23 Temmuz 1908’de ilân edilen II. Meşrûtiyet’te 8 Ağustos 1909 tarihli Kânun-u Esâsi’yle yetkileri sınırlandırılmış padişahın Meclis’in hâkimiyeti içinde hareket etmesiyle Osmanlı’dan tevârüs eden “yasama ve yürütme kuvveti Meclis’tedir” irâdesinin çok gerinde kalıyor. 

Ve Cumhuriyetin ilânının ardından Nisan 1924’teki Teşkilât-ı Esâsiye Kanunu’nda, “Hâkimiyet bilâ kayd-ü şart milletindir” ve “Türkiye Büyük Millet Meclisi milletin yegâne ve hakîkî mümessili olup millet nâmına hakk-ı hâkimiyeti (egemenlik hakkını) istimâl eder (kullanır)” hükmüyle Meclisin hâkimiyeti ve yasama yetkisinin ne denli devre dışı bırakıldığı su yüzüne çıkıyor. 

1961 Anayasasında “yasama yetkisi TBMM’nindir, bu yetki devredilemez” kaydıyla “Meclis’in görev ve yetkileri”nin başında “kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; devletin bütçe ve kesin hesap kanun ve tasarılarını görüşmek ve kabul etmek…” işlevleri sıralanırken; 12 Eylül “darbe anayasası”nda dahi, “yasama yetkisinin millet adına Meclis’te olduğu ve asla devredilemeyeceği” tasrih edilirken, “tek kişilik sistem”de milletin reyiyle seçilen Meclis’i feshetme ve Meclis’in güvenoyu, gensoru, milletvekillerinin bakanlara sözlü soru ve bütçe hakkının kaldırılmasıyla denetim yetkisinin fiilen ortadan kaldırılmasının vahameti bir defa daha ortaya çıkıyor. 

Okunma Sayısı: 1349
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı