"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Tehdit dili” işe yaramadı…

Cevher İLHAN
12 Eylül 2019, Perşembe
Önce yüzde 63, 56 ve 53 oyla seçilen Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediye Başkanları İçişleri Bakanlığı’nca görevden uzaklaştırılarak yerlerine bu illerin valilerini kayyım olarak atandı.

Aday olarak seçimlere girmelerinde “sakınca olmadığı” tescil edilen, “iyi hal kâğıdı” alan adayların seçildikten sonra, “hukuk” ve “idari yetki” paravanında haklarında kesinleşmiş hiçbir yargı kararı olmadan, hukukun temel ilkelerinin başında gelen “suç ve cezanın geriye doğru işletilmeyeceği” ve suç olmadan cezâ olmayacağı esasına aykırı emrivakilerle sırf daha önce açılmış ve sonuçlanmamış “soruşturma-kovuşturma dosyaları”yla görevden uzaklaştırılmalarının demokrasi ve hukuku, seçme ve seçilme hakkını rafa kaldıran bir dayatma olduğu âdeta sırıttı.

O denli ki bu haksız ve hukuksuz dayatmaya iktidar içinden ve “iktidara yakın medya”dan da ciddî eleştiriler yükseldi. “Hani sandıkla gelen sandıkla gidecekti, neden kayyum atadınız?” diye soran Akif Beki “Madem belediye başkanları görevden alınacak, yerlerine kayyum atanacaktı, ta en baştan belliydi… Niye kuruldu o sandıklar, pusulaya adları basılıp göstermelik olarak mı halkın önüne kondu?” eleştirisinde bulundu. (Karar, 20.8.19)

Keza Ahmet Taşgetiren, “Diyarbakır halkının irâdesini devlet eliyle etkisiz hale getirebiliyoruz ama, mesela Batı’daki metropollerdeki Kürt oylarının tayin edici rolüne ne diyeceğiz? Bugün güvenlik politikalarına mahkûm edilen bir Ak Parti tavrı söz konusudur. Çok üzücü” diye yakındı. (a.g.g.)

Özellikle, 31 Mart seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanı’nın televizyonların ortak canlı yayınında, YSK’nın GBT’leri tam manasıyla çıkartmadığı” şikâyetiyle “Seçim akşamı, iş bitti neticeler belli oldu. Bunların içinde terörle iltisaklı, ilgili olanlar varsa biz artık öyle 5, 6, 7 sene bekleyemeyiz, seçilseler de görevden alınacaklar” açıklaması ve İçişleri Bakanı’nın “Kanun mahkemeye de görev vermiş, bana da görev vermiş, suiistimal olursa açığa alırım!” tehdidini savurması gerilimi tırmandırdı. (AA, 27.19)

En son daha birkaç gün önce bilhassa İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu’nun Güneydoğu ziyaretinde görevlerinden uzaklaştırılan belediye başkanlarını ziyareti üzerine İçişleri Bakanı’nın “Eğer kendi işinizin dışında bir takım meselelere girerseniz elbetteki biz üzerimizdeki sorumlulukları yerine getiririz demektir!” çıkışından sonra başta İstanbul olmak üzere belediyelere kayyım atanacağına dair konuşacağını söylemesi gerilimi daha da arttırdı.

Ancak bu oldubittilerin iktidar partisinde oy düşüşüne sebebiyet verdiğinin anlaşılması üzerine ağız değiştirildi. Evvela Bakan, katıldığı televizyon programında kayyum tartışmalarıyla “yaygara” koparılıp konunun sulandırılmaya çalışıldığını söyledi. İstanbul Haziran’da karar verdi. Bu belediye başkanı seçilme kararıdır, İstanbul ve Ankara için kayyım söz konusu değildir” diyerek geri adım atıldığını ilân etti.

Belli ki “seçilseler bile başkanlık yaptırılmayacak” tehdit ve şantaj baskısı kamuoyunda büyük tepki aldı; İstanbul seçiminin tekrarlatılmasıyla muhalefet adayının oy farkını 13-14 binden 806 bine ulaşması uyarısıyla “iktidar cephesi” bir defa daha dönüş yaptı.

Tehdit ve korku pompalayarak, siyasi rakiplerini “sindirme” maksatlı hilelerle terörle mücadelede de bir netice alınamadığı, dahası terörü daha da azdırdığı gerçeğine karşı, “iktidar cephesi”nin oylarını bloke etme hesâplı “kimlik siyaseti”yle kitleleri kamplaştırılıp kutuplaştıran, ötekileştirip düşmanlaştıran hakaretâmiz karalama kampanyalarıyla muhalefeti “zillet ittifakı”, “gayr-ı millîlik”, “teröre destek” ve hatta “hıyânet” ithamlı tahkirlerin kaybettirmesine karşı iktidar taktik değiştiriyor.

Kısacası, “tehdit dili” artık işe yaramadı, yaramıyor…

“Zehirli lâflar”dan netice alınmıyor

Vakıa şu ki seçim sürecinde ve seçildikten sonra başta İstanbul ve Ankara olmak üzere Cumhurbaşkanı’nın aylardır randevu taleplerine cevap vermediği “millet ittifakı” ve muhalefetin belediye başkanlarına siyasi iktidarın en üst isimlerinden ve sözcülerinden sürekli hakaretler savrulması, açık açık “çalıştırılmayacakları”nın dile getirilmesi toplumda ters tepti.

Bir nevi “psokolojik savaş”la İmamoğlu’nun yargısız idari kararla uzaklaştırılan seçilmiş başkanları ziyaretini “Başka işlerle meşgul olursan pejmürde ederiz!” tehdidi aksi etki yaptı.

Geniş kesimlerde, hatta iktidar cânibinde hukuku ve demokrasiyi ıskalamak”, millet irâdesini tanımamak olarak kınanması üzerine Cumhurbaşkanı’nın 30 büyükşehir belediye başkanını belediye çalışmaları ve problemlerini görüşülmesi için Saraya daveti “güzel bir şey” olarak karşılandı.

Ve bu vaziyet, siyasette yozlaşma ve çürümenin yansıması olan “sana dar ederiz!”, “seni pejmürde ederiz!” türü mafyavari argodan, “kim güçlü ise o haklı” illetli “zehirli ve ısırıcı lâflar”dan bir netice alınamadığını bir defa daha ortaya çıkarıyor.

SÖZÜN ÖZÜ

 “Adâlet nâmına zulüm!”

“Şimdiye kadar adalet nâmına böyle hissiyâtını karıştıranlar pek çok zulmetmişler. Evet, hükm-ü kanunu icrâ etmekte o mahkûma acımasa da hiddet edemez; etse zâlim olur. Hattâ, ‘kısas cezası da olsa, hiddetle katletse, bir nevi katil olur.’ İşte mahkemede böyle hâlis ve garazsız bir hakîkat hükmediyor…”

Bediüzzaman, (Şuâlar, 564)

Okunma Sayısı: 2662
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÜSEYİN İLHAN

    12.9.2019 09:08:06

    KIRK YILLIK KANİ OLURMU YAHNİ.demiş atalarımız. Nefret,ayrıştırma,ktuplaştırıp insanları karalama zihniyetine sahip bir akıl sağlığını yitirmişin mülayim ve kucaklayıcı tavrına aldanmamak lazım.Zira birgün sonra 180derece dönüp yine nakaratlarını ve akıldan,iz'an ve vicdan ile insanlıktan uzak karalamalarını devam ettireceğine inanıyrum.YAPTIKLARI BU OLDUĞUNDAN YAPACAKLARI YİNE AYNI OLUR.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı