"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

AB neye karşı?

09 Nisan 2019, Salı
Avrupa Kömür-Çelik Birliği ile başlayan, Batı ve Batılılaşma olgularından farklı bir seçenek olarak ortaya çıkaran AB süreci, adeta Batılılaşma ve küreselleşmenin ve sömürge rejimlerinin faşizan yönelimlerine karşı durmaktadır.

‘Batı’ya karşı avrupa’ -Batı olgusunun değişimi ve dönüşümü-

DİZİ-3 Mustafa Eren Bozoklu

***

İkinci Dönüşüm: -Yeniden- Avrupalılaşma ve Batılılaşmış Dünya

II. Dünya Savaşı’nın korkunç sonuçları Avrupa’da Batı kavramının muhteva ve yönelim olarak değişmesi gerektiği düşüncesini doğurur; ancak kimse bunun adını koyamamaktadır. Avrupa Birliğine giden yol, yere serilmiş modern Avrupa devletlerinin ve acının her türlüsünü yaşamış Avrupa halklarının iki asırdır devam eden sürecin farklılaşması gerektiğini düşünmeye başlamasının bir sonucu olarak açılıverir. Artık bütün dünyayı sömürmek isteyen iştiha ile insanlık âlemi düzeyinde bir hukuk normu ve adalet sistemi üretmek isteyen vicdan aynı bedende yaşamak durumundadır.

Batılılaşma yöneliminin şimdi geldiği ve dönüştüğü nokta küreselleşme olgusudur. Bir düzeyde Batılı kavram ve yaklaşımlarla birbirine benzeşmeye başlayan dünya siyaseti ve dünya halkları küresel düzeyde bir yapıyı inşa etmeye başlamışlardır. Ancak bu yapı, iki dünya savaşının mimarı olan eski düzenin faşizan yönetim erkleri tarafından yeni sömürge yaklaşımının aracı olmak üzere kullanılmaktadır. BOP gibi projeler ve Körfez savaşları bunun önemli göstergeleridir. Ancak Avrupa Birliği’nin temel yönelimleri ve ortaya koyduğu çabalar, Batı ve Batılılaşma kavramının merkezi ve iki dünya savaşında ortaya çıkan vahşetin mümessili olan birinci Avrupa’dan farklı olan başka bir Avrupalı yaklaşımın ortaya çıktığını göstermektedir. Avrupa Kömür-Çelik Birliği ile başlayan ve Batı ve Batılılaşma olgularından farklı bir seçenek olarak ortaya çıkaran AB süreci, adeta Batılılaşma ve küreselleşmenin ve sömürge rejimlerinin faşizan yönelimlerine karşı durmaktadır. 

AVRUPA BİRLİĞİNİN EKSİĞİ

AB, ilk defa insan haklarının genel çerçevesini uluslar üstü düzeyde çizmiş, kabul etmiş ve uygulamaya koymuş bir yapı olarak arz-ı endam etmektedir. Tek para birimine (dolar) indirgenen ekonomik pazarda, güçlü, güvenilir ve değiştirilebilir bir para birimi ortaya çıkarmıştır. Avrupa Birliği’nin neredeyse tek eksiği, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika’nın, Avrupa’nın elinden aldığı ordusudur. Avrupa Birliği’nin uygulamaya çalıştığı değerlerin ve yaklaşımların kendi anakarasının dışına henüz çıkamayışı ve başını Amerika’nın çektiği yıkıcı modern faşist devletlerin dünyada yoğun şekilde devam eden askerî harekâtlarını dizginleyecek enstrümanlardan yoksun olması Avrupa Birliği için en önemli sorun olarak görülebilir. Türkiye’nin ve İslâm Dünyası’nın Avrupa için önemi tam da bu noktada ortaya çıkmaktadır.

AB’NİN İKİNCİ EVRESİ NEDİR?

Bugün Müslüman entelektüel camianın “Dünyada İslâmî ilkelere ve prensiplere en yakın siyasal yapı hangisidir” sorusuna verebilecekleri cevabın ekseriyetle “Avrupa Birliği” olacağı neredeyse aşikârdır. AB’nin ikinci evresi, kaçınılmaz olarak Müslüman-Hıristiyan coğrafyaların buluşmasının sağlanması olacaktır. Zira AB’yi tehdit eden unsurların pek çoğu yakın coğrafyasından ve Müslümanların yoğun şekilde yaşadıkları topraklardan gelmektedir. AB fikrine karşı olan Batılı unsurların da AB ile gizli çekişmesi yine Müslüman coğrafya üzerinde gerçekleşmektedir. Bu coğrafyanın, bu çekişmeye karşı koyma gücü ne yazık ki bulunmamaktadır. AB’yi zayıflatmaya ve dağıtmaya çalışan Batılı odakların (İngiltere, Amerika ve Avrupa devletlerinde aktif olan ve faşizan yönelimleri bulunan bütün gurupların; özellikle Siyonist emelleri bulunan Yahudi ırkçılığının) satranç oynadığı bu toprakların ve halklarının AB normlarına yaklaşmaktan, demokrasiyi güçlendirmekten ve AB ile ilişkileri güçlendirmekten başka çareleri bulunmamaktadır.

SON SÖZ

Uzun süredir devam eden postmodernlik tartışmalarında; hem II. Dünya Savaşı’nın hem de savaşa katılanlar açısından ortaya çıkan son derece dramatik durumun, iki asırdır devam eden modern dönemin bütün siyasî, sosyal ve felsefî argümanlarını yerle bir ettiği dile getirilmektedir. Modernizmin bütün büyük anlatılarını darmadağın eden iki dünya savaşı sonrası olup bitene nasıl bir tepki verileceği merakla beklenirken, dünya fiilen ikiye bölünmüş bir görüntü sergilemeye başlamıştır. Ortaya çıkardığı “medeniyet”in sütunları kendi üzerine yıkılan Avrupalı, başını kabrin duvarına vuran mevta gibi dünyasının yıkıldığını savaşın sona erdiği daha ilk yıl hissetmeye başlar. “Batı” kavramını ve Batı medeniyetini önemli değişimlerin beklediğini herkes görmekte, ama kimse ne olacağını bilememektedir. Hitler tecrübesi olmasaydı, mevcut Batı kavramının belki uzun bir müddet daha zihinlerdeki anlamını koruması beklenebilirdi; ancak Şansölye Adenauer’un Robert Schuman’ın tavsiyesine olumlu yaklaşması “Batı” kavramının değişmesi sürecini başlattı.

SON

Etiketler: AB, batı, Avrupa, Türkiye
Okunma Sayısı: 1837
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı