"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Asr-ı Saadet Müslümanı

25 Mart 2019, Pazartesi 00:32
Materyalist telâkkilerin idraklere hâkim olduğu, insanların maddeye itibar ettiği, insanlığın hızla değer kaybettiği; dinî yaşayışı ile örnek olup beşeriyetin değer kaybetmesine mani olması gereken Müslümanların Asr-ı Saadetin huzur ikliminden uzaklaştığı zamanlarda bazı âlimler ve tarihçiler böyle taltif etmişlerdi Said Nursî’yi.

DİZİ-3: İslam Yaşar

Bediüzzaman Said Nursî’nin talebelerinden Sadullah Nutku da geçen asrın sonlarında yaşayan Muhabbet-i Muhammediye meftunlarından biriydi. Risâle-i Nur Külliyatı’nı okuyarak hayatının akışına İslâmî, imanî istikamet verince Kemalât-ı Muhammediyeye (asm) meftun olup Sünnet-i Seniyyesini yaşamaya başladıktan sonra onun gibi altmış üç yaşında ölme hevesine kapıldı.

O isteği ideal hâline getirdikçe şahsî dilekleri, ferdî duâları ruhunun iştiyakını teskin ve hislerini teselli etmeye yetmeyince, çevresindeki duâsı makbul dostlarından da kendisinin altmış üç yaşında ölmesi için duâ etmelerini istemeye başladı. Nazının geçtiği bir dostuna bu hususta ısrar edince isteğine bir mânâ veremeyen dostu sordu.

“Neden illa altmış üç yaşı?”

“Birinci ve en mühim sebebi Peygamber-i Zîşanın (asm) o yaşta vefat etmesi.”

“Peygamberimiz (asm) ümmetinden öyle bir şey istemiş mi?”

“Elbette hayır.”

“Bu ısrarın ikinci sebebi ne?”

“Altmış üç yaşından sonra erzel-i ömür yıllarının başlaması.”

“Bu iddiaya delilin nedir?”

“Yasin Sûresi’nin 68. âyet-i kerimesi.”

“Ne der mezkûr âyet?”

“Cenâb-ı Hak o âyette ‘Kime uzun ömür verirsek, onu ihtiyarlığa uğratır zaafa düşürürüz. Hiç düşünmezler mi?’ buyurur.”

SADULLAH NUTKU

Âyet-i kerimenin emrine uyarak biraz düşündü. Nur Talebeliğinin yanı sıra tıp doktoru ve dahiliye uzmanı vasfı da bulunan Sadullah Nutku’nun yaptığı bu Kur’ânî ve tıbbî izah sayesinde ikna olan dostu, hâlisâne duâ etmiş olmalı ki herhangi bir rahatsızlığı bulunmayan Sadullah Bey, altmış üç yaşında Fatih’te camiye namaza giderken geçirdiği trafik kazası neticesinde vefat ederek dileğine nâil oldu.

Bütün Müslümanların veya muttaki mü’minlerin altmış üç yaşında ölmek istediğini, o yaşta ölmeyenlerin de kalan zamanlarını erzel-i ömür şartlarında yaşadığını söylemek doğru değildir. Elbette hayırlı ve uzun ömür dileyen, altmış üçünden sonra da maddî mânevî yönden sağlıklı, huzurlu, mutlu yıllar yaşayan insan çoktur. 

Fakat insana ekseriyetle altmış üç yaşından sonra bazı bedenî, zihnî, hissî, ruhî rahatsızlıkların arız olduğu ve yaş ilerledikçe arttığı da bir vakıadır.

İnsanın ömrünün bittiği ve ahirete irtihal edeceği zaman kaderinde yazıldığı, bir an bile tacilinin, tecilinin veya tehirinin arzuya, dileğe, isteğe bağlı olmadığı gerçeği nazara alınacak olursa; Peygamber Efendimizin (asm) yaşından ziyade Sünnet-i Seniyyesi ve hadis-i şerifleri ile ümmetine örnek olduğu görülür.

Bu itibarla ulema, meşayih, bilhassa müceddidler, müctehidler kendi zamanlarında yaşayan insanlara, Kur’ân-ı Kerîmi tefsir ederek anlatmalarının yanı sıra, Sünnet-i Seniyyeyi yaşama hususunda da rehber olduklarından, mü’minlerin yaşayışlarında onların hayat hâllerini örnek almaları gerekir.

“Çağımızda bir Asr-ı Saadet Müslümanı”

Materyalist telâkkilerin idraklere hâkim olduğu, insanların maddeye itibar ettiği, insanlığın hızla değer kaybettiği; dinî yaşayışı ile örnek olup beşeriyetin değer kaybetmesine mani olması gereken Müslümanların Asr-ı Saadetin huzur ikliminden uzaklaştığı zamanlarda bazı âlimler ve tarihçiler böyle taltif etmişlerdi Said Nursî’yi.

Oldukça isabetli ve doğru bir tavsiftir bu ifade. Zîra insan, ‘Dünyanın ahirete ve esma-i İlâhiyeye bakan iç yüzünü anlaması için verilen muhabbeti sû-i istimal ederek fâni, çirkin, zararlı, gafletli yüzüne sarf ederek ‘Dünya sevgisi bütün hastalıkların başıdır’ hadis-i şerifinin sırrına mazhar olmuştur. (Lem’alar s: 522)

O insanların sebep olduğu maddî, mânevî, içtimaî, siyasî hastalıklar yüzünden meydana gelen dehrin hâdisatının verdiği dehşet içinde ‘mukadderat-ı İslâm için teşekkül eden selef-i sâlihînden, asârın mebuslarından müteşekkil muhteşem meclis tarafından ‘Felâket ve helâket asrının adamı’ sıfatı ile tavsif edildiğine göre Bediüzzaman, her meselede olduğu gibi bu hususta da zamanın mânevî rehberi ve numûne-i imtisâlidir.

-Devam Edecek-

Okunma Sayısı: 2274
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı