"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokrasinin yükselişi acılar üzerindendir

07 Nisan 2019, Pazar
Demokrasi kavramının yükselişi, yönetici elitin ve ideolojik yaklaşımların iki dünya savaşını netice vermesiyle çekilen acılar üzerinde olacaktır. Ulus devlet, modern devlet olgusunun son iki yüzyılda aldığı şeklin adıdır.

“Batı’ya karşı Avrupa” -Batı olgusunun değişimi ve dönüşümü-

DİZİ-1: Mustafa Eren Bozoklu

***

Birinci Dönüşüm: Avrupa’nın “Batı”laşması

Bazı tarihçiler insanlık tarihini iki döneme ayırma eğilimindedirler. Bu iki dönemi ayıran en önemli hadise Fransız Devrimi’dir. Bu bakış açısı, Avrupa tarihini bir dünya tarihi haline getirmekle kalmaz aynı zamanda Avrupa’yı iki asırdır önde tutan değerlerin farklı anakaralardan toplandığı ve çok uzun asırların birikimiyle ortaya çıktıkları gibi bir takım tarihî gerçeklerin de üzerini örtmektedir. “Batı” olarak kavramlaştırılan olgunun güçlü bir sentez olduğu açıktır. Bu sentez hem hiç görülmemiş şekilde bir üretim faaliyetinden, hem çılgınca bir araştırma telâşından ortaya çıkmış bilgi birikiminden hem de insanı her türlü meselenin odağına yerleştiren hürriyetçi yaklaşımdan oluşmaktadır.

MODERN DEVLET

Modern Avrupa’nın inşası sürecinde Rönesans ve Reform Hareketleri’nin, 18. Yüzyıl Felsefe Devrimi’nin ve Fransız İhtilâli’nin pek çok önemli sonucu vardır. Ancak belki de bu sonuçların birleşimini oluşturan ve bir dereceye kadar “sonuçların sonucu” olduğu söylenebilecek bir durum olarak “modern devlet”in kuruluşu gösterilebilir. Niccolo Machiavelli’nin “Prens”i, Thomas Hobbes’un “Ejderha”sı modern devlet olarak ortaya çıkmıştır. 

Machiavelli’den Jean Bodin’e, Hobbes’tan John Locke’a, Rousseau’dan Emmanuel Sieyés’e değin bir dolu insan heyulanın ete kemiğe bürünüşünü kurgular. Modern devletin, Machiavelli’nin tanrısal olandan arınmış, laik ve dünyevî bir siyasî iktidarı kurgulamasıyla başladığı söylenir. Bodin egemenlik kavramını, Hobbes Toplum Sözleşmesi’ni tartışarak bir çerçeve oluşturmaya başlar. Locke’ın iktidarın sınırlarının daraltılmasını ve Rousseau’nun halk egemenliğini gündeme taşıması, Sieyés’in bütün bunların üstüne ulus egemenliğini kavramsallaştırması modern devletin teorik altyapısını tamamlar. Asker-millet olan Cermen halklarının kurduğu Prusya’nın ilk modern devlet olduğu öne sürülür. Ancak, bütün fikir babaları Avrupa’dan çıkan modern devletin ilk uygulaması Kıt’a Avrupa’sından çok uzakta, Amerika’da hayat bulur. 

Modern devlet, Batı kavramının bütün özelliklerini yansıtır

Söylenildiği gibi, Avrupa’da Skolastik Dönemi, Feodal Yapıyı ve Monarşik Düzeni tarihe gömen modernleşme sürecinin temelleri Sömürge ve Sanayileşme çağlarında Avrupa’da meydana gelen sosyo-ekonomik ve bilimsel gelişmeler ve değişimlerle atılmıştır. Modernleşme döneminin zirvesinde eski Monarşik (saltanatçı) yönetimlerin devrilmesi ve modern devletin ortaya çıkışı vardır. “Batı” kavramı II. Dünya Savaşı’na gelinen süreçte belirginleşmiş bir coğrafik ve felsefik yapıyı tarif etmekte kullanılmaya başlar. Kölelik ve sınıf ayrımı büyük çapta ortadan kalkmaya, fert ve insan hakları ön plana çıkmaya başlar. Modern devlet ülküsü, hedefinde Batılılaşma olan yeni yönetim tarzıyla dünyanın her tarafında birer birer yükselmeye başlar. Bugün dünyanın hemen her tarafına yayılmış modern devletler; Batılılaşmış ve Batılılaşma sürecinde olanlar şeklinde, iki asırlık bir süreçte meydana gelmiştir.

Arkasında müthiş bir halk desteği, sermayedar ve bilim çevreleri bulunan modern devlet Cumhuriyetler şeklinde ve üç farklı siyasî yönetim tarzında ortaya çıkacaktır: Sosyalizme ve halkçılığa dayalı komünist rejimler, bir ‘ulus oluşturma’ yolunda olan milliyetçi ve ırkçı yaklaşımlarıyla faşist yönetimler veya temelde hümanist felsefenin temel argümanlarını barındıran seküler demokratik devletler. Monarkın iktidarını kısıtlayan meşrûti yönetimler adeta geçiş döneminin siyasî yapılarıdır.

KOMÜNİST VE MİLLİYETÇİ DALGA

Komünist dalganın ve milliyetçilik akımlarının hızlı ve beklenmedik büyümesi, Avrupa’da ve dünyanın pek çok kesiminde demokratik devletlerden ziyade faşist yönetimlerin ve ulus-devletlerin oluşmasına yol açtığı görülür. “Batı” kavramının sömürgeleşme ve sanayileşme sonrasındaki dönemi faşizmle yeni bir şekle bürünür. Ümmetlerden, etnik ve sosyolojik kimliklerden oluşan dünya coğrafyasında komünizm halkların kardeşliği ve uzlaşısını temsil eden ve ferdin hiçbir öneminin kalmadığı Sovyet totaliter rejimlerini ortaya çıkarır; Avrupa, yolunu, başını İtalya’da Mussolini’nin çektiği faşizmde aramaya başlar. Avrupa’nın ve Sovyet Rusya’nın etki havzalarındaki yönetimlerin seçme şansı yok denecek kadar azdır. 

Faşizm gücünü halk kuruluşlarından (sendikalar, meslek kuruluşları vs) almaktadır. Etnik ve sosyo-kültürel yapıların tek kimlikte, “ulus” kavramında buluşarak faşizmin sosyolojisini oluşturacağı düşünülmektedir. Faşist devlet bir yandan devlet sınırlarını genişletmek için saldırgan bir siyaset gütmeye başlarken; bütün yetkileri tek partinin ve tek kişinin eline veren otoriter yapısıyla Avrupa’da ve komünist tehlikeden korunmaya çalışan çevre ülkelerde kökleşmeye başlar. Demokratik devlet yapısının oluşması, bazı şartların ortaya çıkmasıyla ancak mümkün olabilecektir. Faşizm ve komünizmin ideolojik temellere oturması, halkların yönlendirilmesini çok kolaylaştırmakta; yönetici elitin çok güçlü olmasını sağlamaktadır. Demokrasi kavramının yükselişi, yönetici elitin ve ideolojik yaklaşımların iki dünya savaşını netice vermesiyle çekilen acılar üzerinde olacaktır.  Ulus devlet, modern devlet olgusunun son iki yüzyılda aldığı şeklin adıdır.

MODERN DEVLETİN ÖZELLİĞİ

Millet, milliyet, ulus; modern devletin en belirgin özelliği olarak belirir. Artık var olan düzlemde modernist yaklaşımla, yeni bir toplum modeli/modelleri yükselmeye başlamaktadır. Bu toplumsal modelin merkezinde fert-insan olması tasarlanmışsa da; ferdin henüz edilgen oluşu, kendi şahsiyetini yönetecek gücü bulamayışı, hakların ve ödevlerin henüz dengeli dağılmaması ve yeni oluşan siyasî yapının insanların zihin ve beklentilerinde bir belirsizlik olmayı sürdürmesi, dolayısıyla güvenlik endişelerini giderememesi, fert hukukundan ziyade kamu hukukunun gelişmesine yol açar. Eskiden dinin ve monarkın kulları olan fertler şimdilerde modern tanrı-devletin kulları olarak yaşamak durumundadır. Vatandaşlık kavramının olgunlaşması; faşist ve komünist idarelerin planlamalarının hedefinde olan, hakları ve ödevleri modern devlet tarafından belirlenen ferdin inşasıyla paralellik arz eder.

-Devam Edecek-

Etiketler: avrupa birliği
Okunma Sayısı: 1852
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı