"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Fransız İhtilâli niçin yapıldı?

12 Nisan 2019, Cuma 00:23
Fransız İhtilâli yönetici sınıfı ile halk arasındaki çatışmadan doğmuştur ve o ana kadar fikrî platformda dile getirilen eşitlik, hürriyet ve kardeşlik kavramlarını sloganlaştırmış ve kalıcı hale getirmiştir.

Ethem Atay Semineri - 3

 

***

Yakın zamanlara kadar, katı laiklik anlayışı sebebiyle belli kesimler sosyal düzen kurallarına kaynaklık etmek bakımından din kurallarına ülkemizde sıcak bakmıyordu. Ama şimdilerde bu yönlerden biraz daha rahat düşünebiliyoruz. 

Bunlardan da yine mümkün olduğu ölçüde geniş mutabakatla yararlanmamız lâzım.

İnsanın aklına, mantığına ve vicdanına uygun düşmeyen kurallar zaten ne hukuk kuralı olarak, ne de adalet ideali yönünden bir değer ifade edebilir. Din kuralları, ahlâkî değerler yani erdemli olmaya ilişkin ilke ve tavsiyeler insanın nefsine hoş gelmez o ayrı bir meseledir.

EŞİTLİK KAVRAMI

Bir de eşitlik kavramıyla birlikte düşünülmediği takdirde adaletin bir tarafının eksik kalacağı gerçeğine vurgu yapmamız gerekmektedir. Meselâ ilkçağ demokrasilerinde adaletin varlığından söz edemiyoruz. Neden? Zira yetişkin insanların bir kısmı hatta ekseriyeti köledir. Yani insanlar hukuk önünde eşit değil ki, hür insanların ekseriyetinin koyduğu kurallar ya da yaptığı adalet icraatı gerçekten yerindedir, olması gereken şekilde adildir diyebilelim.

Adaletli bir düzen için insan haklarına ve hürriyetlere riayet de yine bu sebeple şarttır. Modern Batılı anlayışta da eşitlik ve hürriyet adalet ile birlikte anılır. Aksi halde çeşitli sosyal sorunlar ve bunların kronikleşmesi kaçınılmazdır.

Fransız ihtilâli niçin yapıldı?

Bu sorunlar insanlık tarihindeki savaşların ve isyanların da temelidir. Fransız ihtilâli niçin yapıldı? Fransız ihtilâli yönetici sınıfı ile halk arasındaki çatışmadan doğmuştur ve o ana kadar fikrî platformda dile getirilen eşitlik, hürriyet ve kardeşlik kavramlarını sloganlaştırmış ve kalıcı hale getirmiştir. Bu kavramların birçok kamu kurumu ve okulların kapılarında devrimin mirası olarak varlığını koruyor olması bu durumun bir sonucudur.

Benzer mücadele İngiltere’de, Amerika’da ve Osmanlı’da gözlemlenmiştir. Bizdekinin farkı, belki, halkın bu tür bir arayışa girmesinden değil de; daha ziyade elitlerin kendi iç çatışmalarından kaynaklanıyor olmasıdır. Osmanlıda demokrasi süreci de halka mal olduğu  ve eşitlik ilkesini öne çıkardığı ölçüde kalıcı değişikliklere belirli bir ölçüde yol açmıştır. Bugün, hukuk devleti, demokrasi, insan hakları ideali gibi hususlardaki ilerlemeyi de esasen bu toplumdaki gelişmelere borçluyuz.

DEMOKRASİMİZ

Bu sebepten dolayı, Anayasamız, en az Aristo’dan bu yana tarifi yapılan dağıtıcı ve denkleştirici (veya düzeltici) adaleti belirli bir seviyede de olsa pozitif hukuka yansıtmaya çalışmıştır. Vergi kısmına baktığınız zaman denkleştirici adaleti, diğer kısımlarda dağıtıcı adaleti bir ölçüde görebiliyorsunuz.

Herkese hak ettiğini, hakkı olanı yani lâyık olduğunu vermeyi ifade eden anlayış, bu adalet anlayışının somutlaşmış bir halidir. Ulusal ve uluslar arası metinlerde yer alan “kanun önünde eşitlik ilkesi” de aslında bunu sağlamaya çalışmaktadır. Benzer durumlar arasındaki eşitlik, farklı durumlarda farklılıkları nazara almayı da gerektirir. Burada da liyakat işin içine girer. Liyakat hak edene hak ettiği ve lâyık olduğu ölçüde imkân tanınması ve buna göre malî ve idarî yetkiler verilmesi demektir.

Türk Kamu Yönetimi sisteminde kariyer sistemine, adalete ve liyakate değer verilmesi bu sebeple öngörülmüş, emredilmiştir. Söz konusu ilkelerin başka bazı ülkelerde bazı sınırlandırmalara da tabi tutulmuş olduğunun bu arada altının çizilmesi yerinde olacaktır.

CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ

16 Nisan 2017 tarihinde kabul edilen ve ülkemizde yürürlükte olan yeni Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin de söz konusu bu kurala bağlı olması gerekmektedir. Unutmayalım ki bizim yeni sistemimiz ABD’ye ancak bazı yönlerden, Fransa’daki yarı başkanlık sistemine de bazı yönlerden benziyor.

Birbirine uymayan ve benzemeyen unsurları bir arada tutabilmek için “Türk Tipi Başkanlık Sistemi” denilmesi bu realiteden kaynaklanmaktadır. İsmi bile bir sübjektiflik ihtiva ediyor. İsimlendirmede bile bir sıkıntı yaşamışız. Bu da gösteriyor ki sistemin bir yerinde daha başlangıçta arızalar var. Bu arızaların liyakatle ilgili olan kısmını anlatmaya çalışacağım.

Bilinen bütün hükümet sistemlerinin bir sistem olarak verimli çalışabilmesi için üç şart var: Denge, fren ve teftiş (denetim) unsurları mevcutsa, sistem işliyor demektir.

Eğer siz sistemi denge ihtiva etmeyen, fren mekanizması olmayan bir sistem haline getirirseniz hele denetim kısmını da bertaraf ederseniz, o sistem defolu olmaya başlar. 

Sistem şeklen hukuk anlamında bir norma dayanır, ama meşrûiyet anlamında sıkıntı yaşamaya ve yaşatmaya başlar.

ÖZÜR VE DÜZELTME

Dünkü bölümün son paragrafındaki  “hırsızlığı yapan kızım Ayşe de olsa cezasını veririm” ifadesinde, doğru olan şahıs “Fatma”dır. Okuyucularımızdan özür diler, düzeltiriz. YENİ ASYA

-Devam Edecek-

Okunma Sayısı: 1847
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı