"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

‘İmanıma zarar veriyor’ dedi, oyunculuğu bıraktı

19 Temmuz 2019, Cuma
Hindistan Bollywood sinemasının genç yıldızı Zaira Wasim, imanına zarar verdiği gerekçesiyle oyunculuğu bıraktığını açıkladı: “Yaptığım bu işin normal olduğuna, aslında imanımı etkilemediğine kendimi inandırmaya çalıştıkça, hayatımdaki tüm bereketi kaybettim.”

Hindistan Bollywood sinemasının genç yıldızı imanına zarar verdiği gerekçesiyle oyunculuğu bıraktığını açıkladı. Beş yıl önce atıldığı oyunculuk kariyerinde hızla yükselen Zaira Wasim, oyunculuğu bırakma sebebini sosyal medya hesaplarından yayınladığı uzun bir yazıyla şu şekilde açıkladı:

5 yıl önce hayatımı bütünüyle değiştirecek bir karar vermiştim. Bollywood’a attığım adım şöhretin kapılarını bana açtı. Böylece halkın odak merkezi olmaya, başarının tanımı ve gençlerin rol modeli olarak tanımlanmaya başladım. Ancak yeni yeni anlamaya ve çözümlemeye başladığım başarı ve başarısızlık tanımlarıma göre bu hiçbir zaman benim yapmak ya da olmak istediğim şey değildi. 

İMANIM TEHLİKEYE GİRİYORDU

Bugün 5 yılı tamamlamış olmakla birlikte şunu itiraf etmek istiyorum ki; bu kimlikle, bu işle mutlu değilim. Uzunca bir müddet başka birisi olmak için mücadele ettim. Zamanımı, çabalarımı ve duygularımı harcadığım şeyin ne olduğunu keşfetmeye ve anlamlandırmaya başladığım, yeni bir hayat tarzını benimsemeye çalıştığım zaman anladım ki; buraya çok güzel uyuyor olsam da, buraya ait değilim. Bu alan bana pek çok sevgi, destek ve alkışlar kazandırdı, ama aynı zamanda beni sessizce ve farkına varmadan iman yolundan uzaklaştırarak cehalet yoluna da yönlendirdi. Sürekli imanımı tehdit eden böyle bir ortamda çalışmaya devam etmemle birlikte imanım da tehlikeye girmiş oluyordu. Yaptığım bu işin normal olduğuna, aslında imanımı etkilemediğine kendimi inandırmaya çalıştıkça, hayatımdaki bütün bereketi kaybettim. Bereket sadece mutluluk, bolluk ya da nimet demek değil, son zamanlarda bulmakta çok zorlandığım denge ve istikrar da demek.

İmanımı stabil bir durumda tutabilmek, düşüncelerimi ve içgüdülerimi dengede tutmak için daimî olarak ruhumla çatışıyor ve acınası şekilde başarısız oluyordum. Sadece bir kere değil üstelik, yüzlerce kez. Kararımı vermek için ne kadar kendimle savaşırsam savaşayım; kendimi yine o “Bir gün değişeceğim, hem de çok yakında değişeceğim” güdüsüne sahip olarak buldum. Vicdanımı “Yaptığım şeyin iyi olmadığını biliyorum ve doğru zaman geldiğinde buna bir son vereceğim” düşünceleriyle oyalayarak ve kandırarak huzurumu, imanımı ve Allah’la olan ilişkimi kolaylıkla zedeleyebilecek, savunmasız bir pozisyona kendimi koymaya devam ettim. Gözlemlemeye ve asıl önemli olan şeyin olayları olduğu gibi görmek olduğunu anlamadan bakış açımı istediğim gibi değiştimeye devam ettim. 

KUR’ÂN’IN VERDİĞİ HUZUR

Hep kaçmaya çalıştım, ama kendimi bir anlam ifade etmeyen ve tatmin de etmeyen; bir şeylerin eksik olduğu ve beni sürekli rahatsız eden sonsuz bir döngüde, çıkmaz bir yolda buldum. Ta ki, acziyetimle yüzleşmeye ve kalbimi Allah’ın kelâmıyla birleştirerek, bilgisizliğimi ve anlayışsızlığımı düzeltmeye karar verene kadar. Kur’ân’ın o yüce hikmetinde huzuru buldum. Nitekim kalpler ancak kendi yaratıcısını, onun isimlerini, rahmetini ve emirlerini bildiğinde huzura kavuşur. 

Bana yardım etmesi ve doğru yolu göstermesi için Allah’ın merhametine dayanmaya başladım. Kendi dinimle ilgili temelde ne kadar eksikliklerim olduğunu ve daha erken bir değişim yapmak için yetersiz kalmamın sebebinin kalbimin hoşnutluğunu sağlamak yerine sığ ve dünyevî arzularımı tatmin etmek olduğunu keşfettim. Kalbimin yakalandığı şüphe ve günah hastalığını fark ettim. Kalbe saldıran iki hastalık vardır. Birisi; şüphe ve günah hastalığı, ikincisi; şehevî istek ve arzular. Her iki hastalıktan da Kur’ân’da bahsedilmiştir.

Allah diyor ki: “Onların kalblerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. (Bakara,10)” Bu hastalığın ilâcının ancak Allah’ın yol göstermesi ile bulunabildiğini bildim ve böylece yolumu her kaybettiğimde Allah beni doğru yola iletti. Kur’ân ve Peygamberin (asm) rehberliği karar verme ve muhakememde etkin faktör haline geldi ve hayata, hayatın manasına bakış açımı değiştirdi. Arzularımız ahlâkımızın bir yansıması, değerlerimiz de iç bütünlüğümüzün dışa yansımasıdır. Benzer şekilde Kur’ân ve sünnetle olan ilişkimiz; Allah’la, inancımızla, tutkularımızla, hayatın gaye ve manasıyla olan ilişkimizin rengini belirliyor. Başarının tanımını, hayatın gaye ve manasının benim için ne olduğunu dikkatlice sorguladım. Böylece algılarımı yönlendiren şey farklı bir boyuta evrildi. Başarı sanıldığı gibi bizim önyargılı, sanrısal ve yüzeysel hayat ölçülerimizle ilgili değildir. Başarı; yaratılış amacına uygun hareket etmektir. Cahilcesine vicdanlarımızı uyutarak hayatımıza devam ederken yaratılış amacımızı unuttuk. 

HİÇBİR ŞÖHRET İMAN NURUNU KAYBETMEYE DEĞMEZ

“Bir de (şeytanlar), ahirete inanmayanların gönülleri bu yaldızlı sözlere meyletsin, onlardan hoşlansınlar ve işleyecekleri günahları işlesinler diye (böyle yaparlar). (En’am,113)”

Bizim gayemiz, iyilik ya da kötülüğümüz kendi bencil tüketimimizle, dünyevî değerlerimizle ölçülemez. Allah diyor ki: “Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır. (Asr, 1-3)” Ruhumla savaştığım bu yolculuk benim için çok yorucu oldu. Hayat, kişinin kendisiyle savaşması için çok kısa, çok da uzun. Dolayısıyla bugün kesin bir karara varıyor ve resmî olarak bu meslekle ilişkimi kestiğimi açıklıyorum. Bir yolculuğun başarıya ulaşması ilk adımı nasıl attığınıza bağlıdır. Bu açıklamayı yapmamın sebebi kendimi daha dindar göstermek değil; aksine bu, yeni bir başlangıç için yapabileceğim en küçük şey. Bu benim üzerinde olmak istediğim, bunun için çabaladığım yolda attığım ilk adım. Bu süreçte belki bilerek veya farkında olmadan insanların kalplerine şevk tohumları serpmiş olabilirim, ama en samimî hislerimle herkese şunu tavsiye ediyorum ki; miktarı ne olursa olsun hiçbir başarı, şöhret, iktidar ya da zenginlik iç huzurunuzu ya da iman nurunuzu kaybetmeye değmez. Nefsinizin isteklerine uymamak için çabalayın, çünkü o istekler sonsuzdur ve her ulaştığınız şeyden sonra nefsiniz daha ilerisini ister. Kendinizi aldatmayın ve dinin kurallarını kendi arzularınıza göre şekillendirerek kendinizi kandırmayın. Bazen imanımız derin yaralar almış oluyor da o yaraları afilli kelimelerle, felsefik cümlelerle örtüyoruz. Kalplerimizde olanı söylemiyor ve bahaneler üretiyoruz, ancak O, bütün bunların farkında, çünkü O her şeyi duyan Semi’, her şeyi gören Basîr ve her şeyi bilen Alîm’dir. 

“Allah gizlediğinizi de açıkladığınızı da bilir. (Nahl, 19)” Kendi aldatıcı fikirlerinizi bir kenara bırakıp hakikati bulmak ve anlamak için iman ve ihlâsla ciddî gayret gösterin.

KİŞİ SEVDİĞİYLE BERABERDİR

“Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız O, size iyi ile kötüyü ayırdedecek bir anlayış verir, suçlarınızı örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allah büyük lütuf sahibidir. (Enfal, 29)” 

Rol modellerinizi ya da başarı tanımlarınızı Allah’ın hoşnut olmadığı, yasakladığı şeylerde aramayın. Bu tarz insanların hayattaki seçimlerinizi, hedeflerinizi ve tutkularınızı etkilemesine izin vermeyin. Peygamberimiz (asm) buyurmuş ki: “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” Sizden daha iyi bilen kişilerden tavsiye almak noktasında kibirli davranmayın, enaniyet ve kibrinizi bir kenara bırakarak Allah’ın hidayetine güvenin. Şüphesiz kalpleri halden hale sokan ve doğru yola ileten odur. Herkes bilmemiz ya da değiştirmemiz gereken şeyin ne olduğunu anlayabilecek vicdana ya da şuura sahip olmayabilir; dolayısıyla bu tür insanları yargılamak, taciz etmek, küçümsemek ve alay etmek bize yakışmaz. Bizim vazifemiz birbirimize doğruyu hatırlatarak pozitif bir etki bırakmaktır. “Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt mü’minlere fayda verir. (Zariyat, 55)”

ALLAH’IN RAHMETİNDEN ÜMİDİNİZİ KESMEYİN

Ve bunu birbirimizin boğazından zorla sokar gibi, düşmanca bir tavırla ya da saldırgan kınamalarla değil; ancak lütufla ve şefkatle yapmalıyız. (Bir kişinin yanlış yola saptığını görürseniz onu düzeltin, onun için duâ edin ve onu aşağılayarak ya da dalga geçerek şeytana yardım etmeyin. (Ömer b. Hattab)

Bunu yapmadan önce de İslâm’ı ve manasını kalplerimizde, fiillerimiz, niyetlerimiz ve davranışlarımızda göstererek örnek olmalı; daha sonra başkalarının dini anlama, inanç ve ahlâk noktasındaki eksikliklerini gidermeye çalışmalıyız. Şunu da unutmayın ki, yeni bir yolculuğa başlayacağınız yahut O’nun emirlerine uymaya karar verdiğiniz zaman zorluklarla, başkalarının alaya almalarıyla karşılaşacaksınız ve belki bunlar sevdiğiniz ve en yakınınız olan insanlardan gelecek. Bunun sebebi daha önce ve hayatınız boyunca rol yapmış olmanız olabilir, ama bunun cesaretinizi kırmasına ya da Allah’ın rahmetinden ve hidayetinden ümidinizi kesmesine izin vermeyin. Çünkü odur Hâdi (hidayete erdiren). Geçmişte yaptıklarınızın sizi tövbeden alıkoymasına izin vermeyin, çünkü O’dur Gaffar (tövbeleri çok kabul eden)

RIZIK VEREN O’DUR

“Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever. (Bakara, 222)” İnsanların yargılarının, küçümsemelerinin ve tacizlerinin, nefret söylemlerinin sizi olmak istediğiniz yoldan alıkoymasına ya da kendinizi dilediğiniz gibi ifade etmenize engel olmasına izin vermeyin, çünkü odur Veli (yardımcı). Gelecek endişesinin hayatınızı gözden geçirmeye engel olmasına izin vermeyin, çünkü odur Rezzak (rızıklandıran).  Bu yolculuk zor, karışık ve bazen inanılmaz derecede yalnız olabilir, özellikle de günümüzde. Ama hatırlayın, Peygamberimiz (asm) buyurmuş ki: “Öyle bir zaman gelecek ki imanı elde tutmak, kor ateşi elde tutmak gibi olacak.” Allah gemilerimizi sahil-i selâmete ulaştırsın ve doğru ile yanlışı ayırt etmemizde bize yardımcı olsun. İmanımızı kuvvetlendirsin ve kulları arasına dahil ederek, kalplerimizi kendi yolu üzerinde sabit kılsın. Hikmetini anlayabilmemiz için daha iyi bir anlayış ve bireysel anlamda şüphe ve yanılgılarımızı gidermek için, birbirimizi doğru yola iletmek için çaba sarf edebilmemizi nasip etsin. Kalplerimizi riyadan, kibir ve cehaletten arındırarak niyetlerimizi düzeltsin, sözlerimizde ve fiillerimizde samimî olabilmeyi nasip etsin. Amin.

 

ZAİRA WASİM KİMDİR?

Zaira Wasim, Hint televizyon çocuk aktrisi ve çocuk oyuncu. Zaira, sinema dünyasına Dangal filmi ile adım attı. Ayrıca 2017 yapımı Secret Superstar filminde de rol aldı. Filmlerin yanı sıra reklâmlarda da oynamıştır. 

Çeviri Haber: Emine Sultan Çakır

Okunma Sayısı: 6981
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı