Bu cihadda Allah kızımızla bize bir zafer sevinci tattırdı. Çocuklar gibi sevinmiştik. Kış içinde baharı, gecede neharı görmüştük. Bu küfür karanlığı içinde hem de zifiri karanlık içinde olan psikiyatri camiasında, 28 Şubat’ın dehşetli zulüm ve karanlık perdelerini adeta yırtarak, hem de bütün okullarını kutup yıldızı gibi en parlak bir birincilikle bitirerek gelen kızım Ayşe Nur’um doçentlik cübbesini giymişti. Hem de psikiyatri camiasında Türkiye’de başörtülü ilk doçent olmuştu. Ancak sıkıntılar bitmedi. 

Elbette ki baskılara boyun eğip teslim olamayız. Peygamberimiz de Uhud’da, Hendek’te hep müşriklerin tecavüzlerine tedafü ile cevap vermedi mi? Biz de bunu yaptık ve yapıyoruz. 

İslamiyet iktidarı siyasetle ele geçirip kanun ve düzenlemelerle kalplere hakim kılınamıyor. Ancak sahabe mesleği olan Risale-i Nur Hizmeti gibi fert fert tebliğ ve ikna ile mümkün. Bizler kış ortasında fırtına ve tipi varken oturduğumuz evi beğenmeyip yenisini yapmak üzere yıkan fakat soğukta sokakta kalan akıl fukarası değiliz. Akan çatıyı tamir, çatlayan camı yapıştıran, soğuk giren delikleri kapatan tamircileriz. Ta ki mevsim bahar, yaz olsun o zaman eskileri yenileriz.

Türkiye’nin ilk başörtülü psikiyatri doçenti olmuşsun. Karanlık içinde bir güneş olmuşsun. Etrafında nurdan rahatsız olan öyle yarasalar var ki çırpınıyorlar sana çarpmamaları mümkün mü? Maalesef zerratı günahlardan mürekkep hükümet de onlardan yana. Çünkü Üstadım öyle diyor. 

“Menfaat üzerine dönen siyaset, canavardır. Aç canavara karşı tahabbüb; merhametini değil, iştihasını açar. Hem de diş ve tırnağının kirasını da ister.”1 

Siyasetin menfaati yarasalarda olduğu için kimse onları ürkütmek istemiyor. Menfaat uğruna münafıklaşanlar ve dinde hassas muhakeme-i akliyede zayıf insanlar hep sana karşılar.

Ey ehl-i iman! Kalbin kiminle ve kimin yanındasın? Siyasi tarafgirlerinin mi yoksa Kur’an’da kardeş ilan edilen müslümanların mı?

Dipnot:

1- Mektubat