Aslında esaret içinde olan gençlerin, nasıl da hürmüş gibi yaşadıklarını fark edebiliriz. Bir odanın içine hapsolmuş olan gençler, odanın içinde hareket edebiliyor olmayı hürlük olarak tanımlıyorlar. 

Güzellik kavramını düşünelim. Gençlere, özellikle liselilere, en beğendiği ünlüleri sorduğumuz zaman, aynı arkadaş çevresine sahip olanlardan benzer cevaplar duyarız. Beğendikleri isimlerin hepsinin boyları-posları birbirinin aynısı. Bunun sebebi ise bize dayatılmaya çalışılan, bizde oluşturulmuş güzellik algısı. Belirli rakamlar, açılar, renkler belirlenmiş ve bu kalıba uyan insanlar güzel-yakışıklı olarak tanımlanmış. Bu kalıba uymayanlar ise kendilerini bu kalıba uydurmak için bir takım ameliyatlara, operasyonlara mahkûm bırakılmış. Kendilerini bu sınırlar içinde hür zanneden gençler aslında bu kalıpların esareti altına girmiş durumdalar. 

Moda da bu durumun en güzel örneklerinden biri. Popüler olan insanların giydiği kıyafetler, taktığı takılar bir anda bütün gençlerin üzerinde belirmeye başlıyor. Bunun sebebi, gençlerin ancak o kıyafetlerle o kişiye yaklaşabileceğini, ne kadar onun gibi giyinirse o kadar ona benzeyeceğini ve onun kadar güzel-yakışıklı olabileceğini düşünüyor olmasıdır. Yine sınırları çizilmiş moda kalıbının içinde hür, ama kendi olmaktan uzaklaşmış, modanın esaretinde bir gençlik ile karşı karşıyayız. 

Kötü alışkanlıkların en kolay başladığı zamanlar da gençlik yıllarına tekabül ediyor. Çünkü birbirinden, arkadaş ortamından, çevresinden en kolay gençler etkileniyor. Çoğulculuk esareti en çok bu dönemde görülüyor. Gençler bu dönemde çoğunluğa uyma isteğiyle ve gruba dahil olabilmek için onların yaptığı her şeyi sorgulamadan yapmaya başlıyorlar. Aileleri tarafından tepki görünce ise hür olduklarını öne sürüyorlar. Aslında hürriyet olarak tanımladıkları şey esaretin ta kendisi.

Güzellik, moda, kötü alışkanlıklar bu durumun sadece numuneleri. Saymakla bitmeyen esaretler altındayız. Hürriyetimiz biz farkında olmadan elimizden alınmaya çalışılıyor ve sahte hürriyetlerle oyalanıyoruz. 

Güzellik, moda, gençlik hepsi birbir gidiyorlar. Ölüm kapımızda her an bekliyor. Dünya’ya bir daha mı geleceğiz diye sefahate düşenler de, ahirete bir kere gideceğiz diye ahireti için çalışanlar da ölüyor. “Gençlik yazı ve ihtiyarlık güzünün arkası kabir ve berzah kışıdır.” 1 Popülerliğin, modanın, medyanın esareti altında kendi fikirlerini kaybetmeye başlıyor gençler. His akla galip geliyor ve hürriyetlerini yavaş yavaş kaybetmeye başlıyorlar. ”Evet, gençlik damarı akıldan ziyâde hissiyâtı dinler. His ve heves ise kördür, âkıbeti görmez; bir dirhem hazır lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih eder.” 2

Günahların dört bir yandan hücum ettiği bu zamanda, mü’min yatıp kâfir kalkanların olduğu bu zamanda imanımızı her an tazelemeye gayret gösterelim. Önümüze sunulan ‘Oyuncak bir hürriyet’ten ibaret olan saçmalıklara kanmayalım. “Hayat ise, eğer îmân olmazsa veyahud isyan ile o îmân te’sîr etmezse, hayat, zâhirî ve kısacık bir zevk ve lezzetle beraber, binler derece o zevk ve lezzetten ziyâde elemler, hüzünler, kederler verir.” 3

Kişiliğiyle, tercihleriyle, duruşuyla hürriyeti temsil eden, gerçek hürriyeti yaşayan Risale-i Nur Talebelerinden olmaya çalışalım. Bu iman hizmetini elinden geldiğince götürmeye çalışan, iman esaslarıyla hayatını yaşayan, esaret altında kalmamış gençlerden olabilmek duâsıyla inşallah, amin. 

Dipnotlar:

1) Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, 11. Şuâ.

2) Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, 13. Söz.

3) Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası.