Ekonomist Uğur Gürses’e göre, “mutfakta bir yangına” dönüşen gıda fiyatlarındaki artışlar “birkaç spekülatörün işi” olmaktan öte bir anlam taşıyor.
Ekonomist Uğur Gürses, Ocak ayı enflasyon verilerini DW Türkçe’ye değerlendirdi. Gürses’e göre, “mutfakta bir yangına” dönüşen gıda fiyatlarındaki artışlar “birkaç spekülatörün işi” olmaktan öte bir anlam taşıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan ocak ayı enflasyon verileri, gıda fiyatlarındaki rekor artışın kayıtlarda da tescillendiğini gösteriyor. Bir süredir hayat pahalılığından yakınan yurttaşlara Ankara’dan verilen cevap, buna “birtakım spekülatörlerin”, fırsatçılar ve stokçuların sebep olduğu yönündeydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bundan sonra stokların yapıldığı bütün depoları basacağız. Kimse benim vatandaşıma pahalı ürün satma hakkına sahip değil” biçiminde konuşmuş, satıcılara ve ürün depolanan alanlara yapılan baskınlarla, kontrollerle bu iddia güçlendirilmeye çalışılmıştı. Açıklanan veriler gösteriyor ki gıda fiyatlarında tüm yurt çapında yaygın bir fiyat artışı söz konusu. Öyle “kendini bilmez birkaç spekülatörün işi” olarak görünmüyor.
Temel sebep makro-ekonomik dengesizlik
Maliyet şoklarının, enflasyonun temel nedeninin döviz kuru ve makro dengesizlikler olduğu çok açık. Bunun arka planında ise Türkiye’de hâlâ ekonomi politikasının gevşek biçimde uygulanması yatıyor. En başta da para politikasının. Bugünlerde de içinde yaşadığımız arz şokları ve ekonomik kriz yokmuş gibi fiyatları baskılayan, fiyat kontrolleri yapan, böylece fiyatlar üzerinde arz baskısını daha da artıran yollara başvuruluyor. Bir taraftan da kamu eliyle belirlenen fiyat artışları öteleniyor.
Para politikasına güven yok
Artık bir “gelenek oldu”; Merkez Bankası’nın, uyguladığı “idareci para politikasına” toplumu ikna etmek için enflasyonun düşeceği, ya da yüzde 5’lik “hedefe yakınsayacağına” dair tahminlerinin, yayımlanır yayımlanmaz altı boşalıyor. 1992’de Avrupa Komisyonu Başkanı Jacques Delors’un tarihe kazınmış şu sözü merkez bankalarına dair kamuoyu güveninin nişanesi olmuştur; “Almanların tamamı tanrıya inanmaz ama Bundesbank’a (Alman Merkez Bankası) inanır.” Ne yazık ki Merkez Bankası yüzde 5’lik hedefi görünen 2 yıllık vadede tutturmayacağını baştan ilân ederken, hedefin çok üzerinde yaptığı enflasyon tahminlerini bile tutturamıyor. Bu tahminler bile yayımlandıktan bir hafta geçmeden anlamsız hale geliyor. İşin kötüsü, görevlerinin başında hâlâ bize enflasyonun düşeceğini, uyguladıkları para politikasının bunu sağlayacağını söyleyen merkez bankacılar, elde ettikleri hedefin 4 katı üzerinde enflasyon sonucuna karşın koltuklarında oturmaya devam edip toplumun kendilerine inanmasını bekliyorlar.