"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nur’un hakikatini tam anlayan bir zat: Ali Ulvi Kurucu

Emine Sultan Çakır
05 Şubat 2021, Cuma
Gazetemizi okuyanların daha çok ‘Tarihçe-i Hayat’ın önsözüyle tanıdığı Ali Ulvi Kurucu’yu vefat yıl dönümü vesilesiyle duâlarla hatırlıyoruz.

Bediüzzaman’ın “Medine-i Münevvere’de bulunan mühim bir âlim”, “Nur’un hakikatini tam anlayan ve İslâmiyet’e hizmet eden bir zât” diye tavsif ettiği Ali Ulvi, 1922 Konya doğumlu. Kendisi, hafızlığını babasının taht-ı tedrîsinde tamamlamış ve yine ilk derslerini ondan almıştır. İlerleyen yıllarda Türkiye’de din tahsilinin zorlaşması üzerine ailesiyle beraber “ateşten gömlek” hükmünde olan hicreti göze almış ve pek sıkıntılı bir yolculuktan sonra Medine-i Münevvere’ye varmıştır.

Ali Ulvi, Medine’ye vardıktan sonra din tahsiline devam etmek gayesiyle Mısır’da bulunan Camiü’l-Ezher’e (Ezher Üniversitesi) giderek, Revâkü’l Etrâk denilen Türkler Revâkında Mustafa Runyun, Ali Yakup Cenkçiler, Ahmet Davudoğlu, İsmail Ezherli gibi daha sonra alanında meşhur olmuş pek çok arkadaşıyla birlikte altı sene tahsil görmüştür. Bu arkadaşlarının yanı sıra Şeyhülislâm Mustafa Sabri, Yozgatlı Mehmed İhsan Efendi, Zâhid Kevserî gibi pek çok kıymetli zatın sohbetlerinde bulunmuş, onların ilminden istifade etmiştir.

Mısır’da tahsil gördüğü sırada edebiyata duyduğu ilgi üzerine Yozgatlı Mehmed İhsan Efendi’den aruz ve Türk edebiyatı dersleri almış, Mustafa Sabri Efendi’nin oğlu İbrahim Sabri tarafından da şiir yazması konusunda teşvik görmüştür. Mısır’da tahsili devam ederken babasının vefat etmesi üzerine şehadetnamesini (diploma) alamadan Medine’ye ailesinin yanına dönmüştür. Medine’ye döndükten sonra Evkaf Dairesi’nde İnşaat ve Sicillât emini olarak çalışmış, daha sonra II. Mahmud’un inşa ettirdiği Mahmûdiye (1953-1975) ve Şeyhülislâm Ârif Hikmet (1975-1985) kütüphanelerinde müdür olarak görev yapmış, buradan da emekliye ayrılmıştır. 1

Şiire olan yatkınlığı ve Mısır’da sohbetinde bulunduğu zatların Mehmet Âkif’e olan dostlukları hasebiyle İstiklâl Şairi’ni çok seven Ali Ulvi Kurucu’nun şiirlerinde bu hayranlık rahatlıkla görülebilir. Ali Kemal Belviranlı’nın 1950’de İstanbul’da çıkarmaya başladığı “İslâm’ın Nûru” adlı dergide çeşitli şiirleri yayınlanan Ali Ulvi’nin geniş okuyucu kitlelerince tanınması böyle başlamıştır. Hatta Tarihçe-i Hayat’ın önsözünü yazmasına da -dolaylı da olsa- “İslâm’ın Nûru” adlı bu dergideki şiirleri vesile olmuştur. Sağlığında Medine’ye giderek Kurucu’nun hatıralarını kaydeden M. Ertuğrul Düzdağ, beş cilt olarak bu hatıraları yayınlamıştır. “Üstad Ali Ulvi Kurucu Hatıralar” başlıklı serinin üçüncü cildinde detaylarıyla yer alan Tarihçe-i Hayat’ın önsözünün yazılması meselesi kısaca şöyle gerçekleşmiştir:

1957 yılında Ankara Hukuk Fakültesi talebelerinden Atıf Ural, Ali Ulvi’ye bir mektup gönderir. İslâm’ın Nûru adlı dergideki şiirlerinin kendisini ne kadar etkilediğinden bahseden Atıf Ural mektubunda şunları söyler:

“..Yukarıda size Risale-i Nur Külliyatı’nı okumak saadetine erdim demiştim. Evet, burada bazı kardeşlerle birlikte; sebeb-i feyzimiz Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin şahsiyeti, dâvâsı ve eserleri hakkında bir Tarihçe-i Hayat hazırladık. Basılmak üzeredir. Yalnız gönlüm, bu eserin önsözünü sizin yazmanızı arzu ediyor. Bu arzu, mukavemeti imkânsız bir hamle halinde, beni size rica etmeye zorluyor. Bu arzumu kardeşlere açıklayınca bana, ‘Sen Ali Ulvi Bey’i tanıyor musun?’ dediler. Kendilerine, ‘Elest bezminden’ dedim. Kendimi tutamayarak ağladım. Onlar da benimle ağlamaya başladılar.

İşte muhterem ağabeyimiz, bu satırlarla size gönül derdimi anlatmaya çalıştım. Bendenizin ve bilumum kardeşlerimizin bu samimî ricamızı kabul buyurmanızı istirham eder, huzur-ı Habîb-i Kibriyâ’da duâlarınızdan bizi dûr etmemenizi rica ederim.” 2

Bu mektubun gönlüne düşürdüğü ateş üzerine yazı hususunda müşkilpesend olduğu halde kendi deyimiyle “müstesna bir fütuhâta” mazhar olan Ali Ulvi Kurucu, epey uzun sayılabilecek önsözü 24 saat zarfında yazmış, temize çekmiş ve postaya vermiştir. 3

Önsözden başka mektup ve şiirleri de Risale-i Nur Külliyatı’na dahil edilen Ali Ulvi, ardında onu hayırla yâd edecek nice insanlar bırakarak 3 Şubat 2002 yılında Medine’de vefat etmiş ve Cennetü’l-Bâkî’ye defnedilmiştir. Rahmetullahi aleyh.

Dipnotlar:

1- “KURUCU, Ali Ulvi”, TDV İslâm Ansiklopedisi. 

2- Düzdağ, M. Ertuğrul, Üstad Ali Ulvi Kurucu Hatıralar-3, sf: 266-267.

3- Age, sf: 269.

Okunma Sayısı: 3589
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı