Sabır eğitimini kazanan çocuk, diğer müsbet değerlerin kazanılması ve yaşantıya aktarılmasında kayda değer zorlanmalar yaşamayacaktır. Sabır eğitimi, fıtratın iktiza ettiği bütün müsbet değerlerin davranışa dönüşmesinin başı ve başlangıcıdır.
Beşeri insana dönüştüren, toplum içinde saygın bir şahıs, Allah indinde makbul bir kul olmasını sağlayan yaşantısına aktarabildiği müsbet değerlerdir. Sevgi, saygı, şefkat, merhamet, vicdan, insaf, doğruluk gibi devam eden bir çok müsbet değer, biyolojik varlığı ile insanımsı olan yapıyı mezkûr sıfatlarla insanlık mertebesine yükseltir. Yaratılışımızda mevcut olan bu değerler, İslâm fıtratı ile dünyaya gelen her çocukta mevcuttur. İşletildiği zaman gün yüzüne çıkar, parlar ve gelişir, aksi durumda kaybolarak yerine beşeri canavar bir hayvana dönüştüren bir hal alır.
Kişideki müsbet ya da menfi değerlerin belirginleşmesi çocuklukta aldığı terbiye ile doğru orantılıdır. Aile içinde herkes müsbet değerleri hayat tarzı haline getirdiğinde çocukta gördüğünü davranışa dönüştürecektir. Kısmen kısmen olursa çocukta da kısmen görülecektir. İdeal olan ve arzu edilen bu değildir. Böylesi bir durumun nefsi emmarenin etkisiyle büsbütün menfi olana dönüşümü her an mümkündür. Çocuklarımızın maddî ihtiyaçlarını gidermede gösterdiğimiz hassasiyetin manevî ihtiyaçlarının giderilmesinde de gösterilmesi elzemdir. Maddî ihtiyaçlarının farkında olan çocuk manevî ihtiyaçlarının farkında değildir. Anne babalar bu ihtiyacında farkında olup yönlendirmelerini bu idrak paralelinde yapmalıdırlar.
Günümüz insanlarını sokakta, trafikte az bir dikkatle bile takip ettiğimizde gördüğümüz en önemli davranış bozukluğunun sabır konusunda olduğunu görmekteyiz. İnsanımızın acelesi var, bu acelecilik ile bir yığın kural ihlâli ve saygısızlıklarda bulunmaktadır. Trafikte makaslar atıp yüksek hızla giderken, yaşadığı ve yaşattığı riskler akıllara zarar cinsindendir. İnsanların sıraya girip sırasının gelmesini beklerken kimilerinin sözüm ona uyanıklık yapmaya kalkarak önlere yerleşmeye çalışması sabırsızlık ve saygısızlığın ta kendisi değil midir?
Bir insan küçüklükten itibaren müsbet değerlerle donanmış olmalıdır. Yetişkinliğinde bu değerleri hayatına aktarması bir hayli zor olmaktadır. Daha çocukken sabırlı olma ve bekleme konusunda eğitimler almalı uygulamalar yaptırılmalıdır. Sabır fazilettir, “sabrın sonu selâmettir”. ”İbadete devamda, günahlardan çekinmekte ve felâkette sabır” göstermesi zaten üzerine vazife olan insanın, daha bebekliğinden başlanan talimlerle davranışa dönüştürülmesi gerekmektedir. Karınlarının doyurulmasında bir iki dakikalık gecikmeler, bizden bir şey istediklerinde birkaç dakika bekletilmesi ile sabır antrenmanları başlatılmalıdır. Herkes sofraya oturmadan yemeğe başlamaması, ödevini bitirmeden oyun oynamaması, kitabını okumadan çarşıya çıkılmaması, yatağını toplamadan, elini yüzünü yıkamadan kahvaltı masasına gelmemesi gibi sorumluluklarını yerine getirmesini istemek sabır eğitimi yanında çok yönlü davranış kazandırma yöntemidir.
Çocuk bizden bir şey istediğinde bir şekilde bekletilmeli ve bu bir kural olarak işletilmelidir. Bekletmelerin mantıkî bir geçerliliği bulunmalıdır. Canım öyle istedi bekletiyorum cinsinden olmamalıdır. Odanı topladıktan sonra, okul çantanı hazırladıktan sonra, dişlerini fırçaladıktan sonra, ellerini yıkadıktan sonra, kardeşin uyandıktan sonra, baban geldikten sonra gibi bir sebebe bağlı bekletmeler sabır eğitiminde vasıta olarak kullanacağımız argümanlardır.
Sabır eğitimini kazanan çocuk, diğer müsbet değerlerin kazanılması ve yaşantıya aktarılmasında kayda değer zorlanmalar yaşamayacaktır. Sabır eğitimi, fıtratın iktiza ettiği bütün müsbet değerlerin davranışa dönüşmesinin başı ve başlangıcıdır. Sabır basamağında başarılı olmak diğer basamakları koşar adım tırmanmaktır.