"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu hâle nasıl geldik?

Fatih Yokuş
30 Mart 2019, Cumartesi
Çare nedir diye sorarsanız; Kur’ân ve sünnete dönmek, Risale-i Nurlar’ı okullarda ders olarak okutmaktır derim.

İslâm âlemi; manevî bir hastalık ve burhan içinde olduğu bir gerçektir. Bu hastalığın boyutu öyle büyüktür ki; yalan, faiz, cinayet, zina, kumar, adaletsizlik ve daha nice büyük günahlar olağan hale gelmiştir.

İman kalesini tehlikeye sokacak ahlâkı çöküntü artarak devam etmektedir.

Güven, itibar, doğruluk ve daha nice İslâm’ın güzellikleri sırra kadem basmış aranır hâle gelmişlerdir.

Müslümanların yaşadığı topraklarda; silâhlar patlamakta, uçaklar bombalamakta, kadınlar dul, çocuklar yetim kalmaktadır.

Hapishaneler dolmuş, ülkesini terk eden, denizlerde boğulan, Avrupa’nın insafına sığınanlar gün geçtikçe artmaktadır.

Ne oldu bize? Bu hale nasıl geldik? soruları kafalarımızı karıştırmakta zayıf imanları ümitsizliğe sevk etmektedir. Oysa Müslüman ümitsiz olmamalıdır.

İslâm âleminin Haçlı seferleri, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları neticesinde çok şey kayıp etmiştir.

Bediüzzaman: “Birden o halette iken, baktım ki mühim bir zât bana âmirane diyor ki: -İ’caz-ı Kur’ânı beyan et. Uyandım, anladım ki: Bir büyük infilâk olacak. O infilâk ve inkılâbdan sonra, Kur’ân etrafındaki surlar kırılacak. Doğrudan doğruya Kur’ân, kendi kendini müdafaa edecek. Ve Kur’ân’a hücum edilecek; i’cazı, onun çelik bir zırhı olacak.” (T. Hayat)

Hastalığı teşhis edip tedavi reçetesini yazan Bediüzzaman, maalesef zamanın idarecileri tarafından anlaşılmadı, reçetesi uygulanmadı.

Kur’ân’a ve sünnete sarılma yerine, dünya menfaati ve maslahatı için bunlar terk edildi.

Çare nedir? diye sorarsanız: Kur’ân ve sünnete dönmek, Risale-i Nurlar’ı okullarda ders olarak okutmaktır derim.

Ebu Hüreyre’den nakledildiğine göre Peygamberimiz (asm) şöyle buyurdu:

“Size iki şey bırakıyorum. (Bunlara tutunursanız) asla dalâlete düşmezsiniz: Allah’ın kitabı ve sünnetim. Bu ikisi (kıyamette) havza kadar ayrılmadan beraberce geleceklerdir.” (Hâkim,1/93)

Oysa her Müslümanın arzusu ve isteği bu olduğu halde neden duâlar kabul olmuyor ve sıkıntıları giderilmiyor?

Sorusuna yine en güzel cevabı Bediüzzaman vermiş : “Bu asrın acib hâssasındandır ki: Elması elmas bildiği halde, camı ona tercih eder. Bu asırdaki ehl-i imanın fevkalâde safderûnluğu ve dehşetli cânileri âlîcenabane affetmesi; ve bir tek haseneyi ve binler seyyiatı işleyen ve binler manevî ve maddî hukuk-u ibadı mahveden adamdan görse, ona bir nevi taraftar çıkmasıdır. Bu suretle ekall-i kalil olan ehl-i dalâlet ve tuğyan; safdil tarafdar ile ekseriyet teşkil ederek, ekseriyetin hatasına terettüb eden musîbet-i âmmenin devamına ve idamesine belki teşdidine kader-i İlâhîye fetva verirler; biz buna müstehakız derler.” (Sikke-i Tasdik-i Gaybi)

Müslüman feraset sahibi olmalıdır. Kur’ân ve sünnete sarılmalıdır. Yanlışlar da ısrar edimemelidir.

Selâm ve duâ ile.

Okunma Sayısı: 1385
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı