"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Asırların hekimi Er-Razî’den hikmetler (2)

Feyzullah ERGÜN
01 Temmuz 2019, Pazartesi 01:09
Asırlarca eserleriyle, dünya tıp âleminin zirve ismi olan er-Râzî, Avrupa üzerine doğan İslâm güneşinin ilim aydınlığını ulaştıran takımın öncülerindendir.

23 kitap olup, 8 cilde sığdırılan en büyük eseri ‘El-Hâvi fi’t- Tıbb’, tıbbın bütün branşlarında, başvurulan tek kaynak eser olarak, Avrupa üniversitelerinde yerini almıştır. “El-Hâvî’nin değerini bilen, 20. Yüzyıl araştırmacıları bu eserdeki bilgilerden birçoğunun, hâlâ bâkir ve orijinal olduğunu gördüklerinden, tıp tarihine büyük bir katkıda bulunarak, Batı dillerine yeni çeviriler yapmış ve yeniden yayınlamışlardır. Tıp tarihinde ilk müstakil anatomi ve fizyoloji kitabını yazarak da, klinik tıp alanında çok önemli bir eseri ortaya koymuştur. Et-Tıbbu’r Ruhânî adlı psikiyatriye dair yazdığı eserinde, aklın önemini ve Cenâb-ı Allah’ın, insanoğluna diğer yaratıklardan farklı olarak verdiği büyük bir nimet olduğunu kaydeder. Akıl sayesinde insanın, etrafındaki bütün fenomenleri idrak ettiğini, yeryüzündeki her şeyin, insanlığın emrine musahhar kılındığını, insanın da bunun değerini bilip, hevâ ve hevesi aklın önüne geçirmemesi gerektiğini, ifade eder. Güzel ve takdir edilir bir yaşama biçimine sahip olma yolları, insanlara güzel davranmak ve güzel söz söylemek gibi konuları ele almaktadır. Er-Râzî, hastalarını müzik ile tedavi eden ilk tabip olma şöhretini, bu eserle kazanmıştır. 

Özellikle MELANKOLİK hastaların, meşgul edilerek ve oyalanarak tedavi edilmelerinin faydalarından söz etmektedir. Bu gibi hastaların, sevdikleri insanlarla sohbet etmelerini sağlama, onlarla dostluk kurma gibi önemli uyarı ve tesbitlerde bulunur. Hastaların, ancak bu gibi tedavi yöntemleriyle, sıkıntı ve dertlerinden kurtulmalarının mümkün olduğunu belirtir.” 3 

Er-Râzî’nin, elimizde bulunan ve geniş çaplı faydalanacağımız, önemli bir eseri de, ‘Et-Tıbbu’l- Mûlûkî’dir. 

Burada hastalıkların sebepleri ve bütün hastalıkların, gıdalarla nasıl tedavi edilebildiklerini, ilâçların içine katılması gerekli olan ve içerken hastanın rahatlıkla alabileceği gıdaları anlattığı eserdir. 

Er-Râzî, konu ile ilgili olarak, önemli tıp prensiplerinin tesbit edildiği bu eserinde “HEKİM, ÖNCELİKLE HASTASINI GIDA İLE TEDAVİ ETMELİ, SONRA İLÂÇLARA BAŞVURMALIDIR. SAADETE EN UYGUN YOL BUDUR. EĞER GIDALARLA TEDAVİYE GÜCÜN YETERSE, İLÂÇLARLA TEDAVİ YOLUNA BAŞVURMA. MÜMKÜNSE, TEK İLÂÇLA TEDAVİ EDİLEBİLECEK HASTAYA, KARIŞIK İLÂÇ UYGULAMASI YAPMA. TIBBIN ESASI BUDUR” diyerek, modern tıbbın en geçerli tedavi yollarını, bin yıl önce tesbit etmiştir. 

Avrupa ilim dünyasında RHAZES ve İSLÂM’IN GALENOS’u olarak bilinen er-Râzî’nin, tıp dünyasında, asırlardan beri mutluluk kaynağı olan prensiplerinden bazılarını belirtmekte fayda vardır. 

Çünkü, bunlara her zaman ve mekânda uyulması gereklidir. “Tıptaki hakikat, gerçekte idrak edilemiyor, ilâçla tedavi kitaptaki kaynağa dayanmalıdır. Kendi tercihine göre, tedavi uygulayan hekim, tehlikeli ve yanlış sonuçlarla karşılaşır. Kıyas ve kitap okumaya dayanmayan bir hekimin, deneyimi başarı sağlamaz. Âlimlerin kitaplarını çok okumak ve öğrettiklerine uymak, her hekime fayda sağlar. Hekime yakışan, hastanın hastalığına önem vermesi, ümit ve moralini yükseltmesi gerekir. Çünkü, vücudun mizacı, nefsin ahlâkına tabidir. İlme dayanmayan, tıp taklitçiliğine dayanan, sahte ve deneyimsiz, insanlara yardım ve merhameti olmayan, ahlâk değerleri düşük tıp uygulayıcıları, ancak katil olabilirler. Hekime yakışan, hastalığın teşhisi için gereken dahilî-haricî bütün araştırmaları yaptıktan sonra, gereken işlemi yapmalıdır. Hastaya en güvenli yol, güven duyduğu bir hekimle yetinmesidir. Bir hekim kendi hatasını daha kolay giderebilir. Birçok hekimin tedavi ettiği hastanın, hekimler sayısınca hata ile karşılaşması ihtimali vardır. Şehir ve ülkelerin iklim değişiklikleri, mizaç (huy), ahlâk ve âdetlerin farklılaşmasına sebep olur. Eğer, tabip âlim, hasta da uyumlu ve itaatli olursa, hastalık en kısa zamanda şifa yoluna girer. Talebelerinden birine yazdığı bir risalede, bir tabip için en zor şey, idarecilerin, varlıklı üst tabakanın ve kadınların tedavisi olduğunu, ahlâklı bir tabip, sanatını güzel icra ederse, hayırlı bir hayat yaşar ve onlara emir olur. Âdet ve tavsiyeleriyle amir olur. Hiçbir zaman emredilen olmaz. Kitaplarla meşgul olur. Nefsini boş söz, eğlence ve meşrû olmayan bir hayattan korumalıdır. İnsanlarla dost olur, sırlarını saklar. LÂTÎF-ÜL KELÂM, HULÛV-ÜL LİSÂN (tatlı dilli), vücut ve ruh için yumuşak bir ilâç gibi olmalıdır.” 4 

Er- Râzî, kitabın giriş bölümünde “İnsanların, sağladıkları menfaatleri üzerine, şiddetli bir hırsla bağlanmamış olmalarıyla, hayatlarındaki ELEM ve SIKINTILAR ortadan kalkar. 

Allah (cc), konuşma ve uygulamalarımızı, uyumlu hale getirmeye bizleri muvaffak eylesin. Bazı hastalıklara tavsiyelerini ve alınacak gıdaların sağlayacağı faydaları, ilgilenenlerin dikkatine takdim ediyoruz. Çeşitli baş ağrılarına tavsiye ettiği, gıda çeşitlerinden; arpa unundan elde edilen çorbanın içine, nar suyu, sirke veya koruk suyu ilâve edilerek içilir. Ekşi ayran da, fayda sağlar. Alın, boyun ve şakaklar gül suyu, gül yağı, sirke veya soğuk su ile, masaj yapılır. Serinletici olarak meyvelerden nar, elma, ayva, karadut, kayısı, armut ve erik gibi meyvelerin ekşi veya mayhoş olanlarını yemek fayda sağlar. Sebzelerden hindiba, kabuğu soyulmuş salatalık, kabak, mercimek, bakla, tarhun, pazı yaprak ve saplarını yemek, rahatlama sağlar. Hardal, badem yağında bekletilerek, elde edilen yağ içilirse fayda sağlar. Kayısı kompostosu, baş ağrılarında faydalı bir gıdadır. Kış mevsiminde ıslatılan kuru kayısılar, bal şerbetine karıştırılarak yenirse, rahatlama sağlar. 

Er-Râzî’nin, pratik hayatın diyetlerine uygun olan, gıdalarla tedavi metodu, Avrupa tıp çevrelerinde geniş bir uygulama alanı bulduğundan, eserlerinin büyük çoğunluğu Batı dillerine çevrilerek, araştırmacıların istifadesine hazırlanmıştır. Türkiye’de, bu eserlere gereken ilgi gösterilmediğinden, hiçbir kitabı yayınlanmamış ve araştırmacıların bu kaynak eserleri değerlendiremeyip, sahip de çıkamadıklarından Avrupa ilim çevrelerine terk edilmişlerdir. 

SAĞLICAKLA KALIN 

Dipnotlar: 3) Prof. D. A. Ağırakça, Age. s. 168.  4) Ebu Bekr M. Zekeriyya er-RÂZÎ, Et-Tıbbu’l Mülûkî, Dar-ül Minhac 2009.

Okunma Sayısı: 3278
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı