Allah (cc), Muksit’tir. Yani Cenab-ı Hak bütün işlerini en münâsip şekilde yapar, bütün faaliyetlerini en uygun biçimde düzenler, bütün kâinatı olması gereken en güzel tarzda yaratır, tanzim eder ve donatır.
Ebû Hüreyre’nin (ra) Peygamber Efendimizden (asm) rivâyet ettiği 1 Muksit ismi ile Allah Teâlâ’nın varlıkları muazzam bir ölçü ve âhenk içinde yarattığını anlarız. Kâinatın unsurları arasında göz alıcı bir denge ve âhenk hâkimdir. Her şey ne fazla, ne de eksik tam ihtiyâca göre ve haşmet-i rubûbiyeti gösterecek ölçüde yaratılmıştır. Cenab-ı Hak kullarına da ölçülü, dengeli, tutarlı ve istikâmet içinde hareket etmelerini emir buyurmuş, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” 2 âyeti ile istikamette âhenk ve tutarlılığı emretmiştir.
Varlıklarda görünen kıymetliliğe rağmen hadsiz ucuzluğun, karışıklığa rağmen ayrı şahsiyetler içinde bulunuşun, karakter farklılığına rağmen son derece uygunluk ve birbirine benzeyişin, meydana geliş kolaylığına rağmen eşsiz güzellik ve mükemmelliğin, ortaya çıkış hızlılığına ve çabukluğuna rağmen eşsiz ölçülülüğün, dengeliliğin ve israfsızlığın, çokça ve cömertçe var oluşlarına rağmen san’at değerlerindeki güzelliğin ve hadsiz intizamın elbette gündüz ışığı ve ışık güneşi gösterdiği gibi, bir Kadîr-i Zülcelâlin, bir Hakîm-i Zülkemâlin, bir Rahîm-i Zülcemâlin mevcûdiyetine, eşsiz kudretine, benzersiz rubûbiyetine, birliğine ve birlik tecellîsine sayısız şehâdet ettiğini beyan eden Bediüzzaman, böylece bütün eşyanın sayısız mânidâr parmaklarla Allah’ın güzel isimlerini gösterdiklerini kaydeder. 3
Dipnotlar:
1- Tirmizî, Daavât: 86. 2- Hûd Sûresi: 112; fiûrâ Sûresi: 15. 3- Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 609.