HABER: RABİA İLHAN

Antakya’da Yeni Asya hanım okuyucuları tarafından Bediüzzaman’ı anma programı düzenlendi. 

Kübra Karacan “Bediüzzaman ve Dâvâsı” başlığıyla seminerin birinci bölümünü sunarken, Süeda Huyut ve Rabia İlhan da “Bediüzzaman ve Risalei Nur” konusunu ele alarak sunumlarını gerçekleştirdi.

Kübra Karacan: “Bediüzzaman, dâvâsı uğruna her türlü eza ve cefaya katlanmış; idam sehpaları, mahkemeler, sürgünler, zehirlenmeler o maneviyat adamını yolundan çevirmeye muktedir olamamış, bilâkis her defasında daha ziyade kuvvetini arttırarak cemiyetin imanını kurtarmak yolunda dünyasını da ahiretini de feda ettiğini haykırmıştır. Van Kalesi’nde ayaklarının kaydığı o müthiş hadisede dahi “Eyvah! DÂVÂM!” demesi gösteriyor ki Üstad şahsî hayatına da yalnızca iman dâvâsı için ehemmiyet vermiştir” diyerek konuşmasında Bediüzzaman’ın dâvâsı hususundaki hassasiyetine ve fedakârlıklarına yer verdi. 

Risale-i Nurlar’ın temeli

Sunumlarında Bediüzzaman’ın medrese hayatına değinen Süeda Huyut “Üstad, daha küçük yaşlardayken medreselerdeki hocaların tarzında gitmemiş ve kendine has bir metod ile ilmi tahsil etmiştir. Bu onun fıtratında bulunan teceddüd/yenilikçilik fikrinin tezahürleridir ve ilerde husûle gelecek olan Risale-i Nurlar’ın bir nevi temelidir. Zira Risale-i Nurlar da bu asra mahsus metodlarla kaleme alınmış muazzam Kur’ân tefsiridir. Kur’ân’ın hakikatlerini müsbet ilim anlayışına uygun bir tarzda ispat ve izah eden Risale-i Nur Külliyatı, her insan için en mühim mesele olan ‘Ben neyim? Nereden geliyorum? Nereye gideceğim? Vazifem nedir? Bu mevcudat nereden gelip nereye gidiyorlar?... gibi suallerin cevabını kat’i bir şekilde, çekici bir üslûp ve güzel bir ifade ile beyan edip ruh ve akılları tenvir ve tatmin ediyor” diyerek Risale-i Nurların hangi usûl ve metod ile beşerin muhtaç olduğu hakikatlere cevap verdiğine değindi. Seminer Bediüzzaman’a rahmet duâlarıyla ve şiir dinletisiyle nihayete erdi.