Eski başbakan Ahmet Davutoğlu, “Eğer siz güvenliği özgürlük için feda ederseniz kaosa, özgürlüğü güvenlik için feda ederseniz otoriter rejimlere yönelirsiniz. Otoriter eğilimlerin kalıcı olacağını düşünmek büyük hatadır” dedi.
Eski başbakan Ahmet Davutoğlu Ankara Dostları Platformu’nun düzenlediği iftar programında konuştu. Eski başbakan Ahmet Davutoğlu’nun konuşmasında insan odaklı siyaset, ortak aidiyet bilinci, liyakat, dış politika ve adalete güvenin yeniden tesisi başlıkları yer aldı. “Eğer adalet sisteminde bir sıkıntı varsa ne içeride düzen kalır, ne dışarıda itibar kalır” diyen Davutoğlu Rahip Brunson davasını örnek gösterdi. Independent Türkçe’nin haberine göre Davutoğlu, “Brunson davası dolayısıyla uluslararası alanda yaşadığımız itibar kaybı beni görevde olmamama rağmen o kadar üzdü ki. Niye Brunson davası beni üzdü? Eğer ortada zikredildiği gibi büyük bir suç varsa, ne olursa olsun bırakılmamalıydı. Yok öyle bir suç yok idiyse, kim olursa olsun tutuklanmamalıydı” ifadelerini kullandı.
Hürriyeti güvenlik için fedâ ederseniz otoriter rejimlere yönelirsiniz
Ankara’da düzenlenen iftar yemeğinin ardından yaptığı konuşmada “Vizyon üretmek düşünce özgürlüğü ile olur” ifadelerini kullanan Davutoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Hepimizin en sık söylediği sözlerden birisi; Şeyh Edebali’nin ‘İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın’. Bunu söyleyen ve Şeyh Edebali’den ilham alan bir devlet adamı o sözü sarf ettikten sonra sokağa indiğinde vatandaşını şu veya bu etnik kimlikle, şu veya bu mezhebi kimlikle ayırt etmeye başladığında aslında siyasetin öznesi insan olmaktan çıkar. Kaos ile otoriter yapılar arasında bir denkleme dünya sıkışmış durumda. Bizim savunduğumuz şudur; özgürlük ve güvenlik. Biri diğerine feda edilmesi gereken iki değer değil. İkisinin de aynı anda ve aynı ölçekte başarılması gereken iki temel hedeftir. Eğer siz güvenliği özgürlük için feda ederseniz kaosa, özgürlüğü güvenlik için feda ederseniz otoriter rejimlere yönelirsiniz. Otoriter eğilimlerin kalıcı olacağını düşünmek büyük hatadır. En önemli husus özgürlüklerimizin tahkim edilmesidir.”