"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İyisiyle tamam da, kötüsüyle de mi?

Halenur Kurun
18 Kasım 2018, Pazar
Hayatı iyisiyle kötüsüyle yaşamak tabirini duymuşluğumuz olsa gerek.

Geçenlerde aklımın yapmakta olduğu bir muhaverede bu ibare geçti. Su gibi akan zamanın hızlı akışını daha bir ayrı hissettiğim şu yeni dönemde, mezuniyet yaklaşırken bu şehirden ayrılacak yolcu, dershaneden yetişmiş talebe (inşallah) olma hissi ile ‘İyisiyle kötüsüyle geçti 4 yıl’ diye geçti içimden. Ama sonra durup bu ifade hakkında tekrar düşündüm.

İyisiyle deyince bir sürü hoş anının beynimdeki hafıza penceresinden hayalime süzüldüğü aşikârdı, lâkin kötüsüyle... Kötüsüyle derken de elbette insanın aklına bazı olaylar geliyordu. Ancak bu bazı olaylara gerçekten kötü diyebilir miydim? Kötü olay, kötü anı ne idi tam olarak?

Birkaç gün önce derste kardeşlerle sohbet ederken, “istihdam” kavramı bu “kötüsüyle”nin üstündeki zahirî şer perdesini araladı. Evet, bizler bir Hâlık-ı Hakîm tarafından bu hayatta, bu hizmette istihdam edilmekteydik inşallah. Bizleri halden hale sevk eden O’ydu. Daire-i imkânda hâl-i hazırdan iyisi, üstünü, hayırlısı yoktu. Geçmişte yaşadığım ve şu an yaşamakta olduğum hayat olabilecek en iyi hal idi. Rahmanirrahîm’in merhametinden öte merhamet olmadığı gibi, O’nun yarattığı fiiliyat ve olaylar da en hayırlı durumlardı. Zahiri şer görünen şeylerin, hikmet perdesi altındaki sayısız kişilere bakan sayısız hayırlarını göremiyorduk bazen kısır nazarımız ile.

Bizler istihdam ediliyorduk. Bu şer görünen kötü olaylar kimi zaman bizlere yol gösteriyor, neyin yanlış neyin doğru olduğunu anlamamızı sağlıyor; kimi zaman sağa sola değil kendine bak, kendi nefsine pay çıkarmayı unutma diyorlardı. Zahirde kötü görünen bu olayı yaşayan veya bu olaya şahit olan sana da bakan bir yüz var, burada var sana bir şefkat tokadı, burada var sana bir uyarı. Görmeden gaflete dalıp geçme ne olur. Rabbin rahmeti ile muamele ediyor da fark etmiyorsun. Nefsine zulmetme de uyan gör, göz kapakları yanlış şeylere perde olan ben.

Zihnimdeki ben’lerin muhaveresi böyle sürdükten sonra içim rahatladı, ruhuma sükûnet hâkim oldu. Bunun için vardı kuvve-i akliye diye düşündüm. Vedud’u sevebilmek için O’nu tanımak lâzımdı. Ma’rifetullah ise her adımda, her anda etrafımızı saran O’nun kudretini, rahmetini, hikmetini, mağfiretini, san’atını… Bunları fark edebilmek ile oluyordu. Bu farkındalığı ise başta Risale-i Nur’u meşgale edinmek üzere maneviyat ile daha haşir neşir olarak gözlerdeki ülfet ve gaflet perdesini aralayabilmek sağlıyordu.

Hakîm-i Rahîm bizleri teslim-i ruh edene kadar ve sonrasında bu hizmette istihdam eylesin ve kalan ömrümüz boyunca gayretimizi arttırsın vesselâm. 

Okunma Sayısı: 1255
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı