Risale-i Nur mesleğinin hizmetinin dayandığı esasın ana kaynağı asr-ı saadetteki Darü’l-Erkam’a dayanmaktadır. Üstad Bediüzzaman hizmetin esasının “sıran tenevveret” olarak belirtmesindeki en büyük sır buradan gelmektedir.
“İmam-ı Ali (r.a.) Risale-i Nur’a, Sirâcü’n-Nur nâmı vermesi ve “sırran tenevveret” demesiyle işaret ediyor ki, Sirâcü’n-Nur perde altında daha ziyade tenvir edecek diye bir işaret-i gaybiye telâkki ediyoruz.”1 “Sırran tenevveret” tabiri; Barla, Emirdağ Lahikalar’ında, Şualar’da, Muhakemat’ta, Sözler’de, Mektubat’ta, Mesnev-i Nuriye’de, İman Küfür Muvazenelerin’de ve Sikke-i Tasdik-i Gaybi adlı Risalelerde ifade edilmeltedir.
Darü’l Erkam Hz. Peygamber (asm) ile ilk Müslümanların toplanarak bir araya geldikleri evdir. Mekke müşrikleri, Darü’l-Nedve denilen yerde toplanarak Müslümanlara karşı kararlar alıyorlardı. Bundan dolayı Hz. Peygamber ve Müslümanlar rahat bir şekilde bir araya gelemiyorlardı. Hz. Peygamber bu zorluğu aşmak için Risaletin 5. yılında (Miladi 615) aldığı bir kararla ilk Müslümanlardan Erkam bin Ebi’l-Erkam’ın evini Müslümanlar için gizli buluşma ve imanlarını tazeleme yeri olarak tespit eder. Çünkü bu ev giriş ve çıkışlar için elverişli, etraftan gelen ve gidenlerin kolayca kontrol edilebileceği emin bir yerdi. Bundan dolayı Müslümanlar daha rahat bir şekilde bir araya geliyorlar, ibadet ediyor, İslamın ve imanın talimini daha iyi yapıyorlardı. Ayrıca müşriklerin baskı, zulüm, hile ve desiselerine karşı tedbirler alıyorlardı. İşte Müslümanların ilk medresesi, ilk parlementosu ve her türlü kararın alındığı ilk karargâhları olan bu ev, İslam tarihine Darü’l- Erkam olarak geçmiştir.
Hz. Peygamber’in Darü’l-erkam’a geliş tarihi nübüvvetin 4. yılı olarak kabul edilirse de bu doğru değildir. Erkam b. Ebü’l-Erkam’ın ilk müslümanlar arasında yer almasından dolayı bu tarihi bi’setin (Peygamberliğin) 1. yılı, hatta bu yılın ilk ayları olarak kabul etmek gerekir. Hz. Peygamber,(asm) nübüvvetin 6. yılı Zilhicce ayında Hz. Ömer’in müslüman olmasından sonra Darü’l-erkam’dan ayrılmıştır.
Hz. Peygamber (asm), ilk üç yıl halkı gizlice İslâm’a dâvet etti. Yalnızca çok güvendiği kimselere İslâm’ı açıkladı. Başta Hz. Ebû Bekir olmak üzere, Hak dini kabul etmiş olanlar da, el altından güvendikleri arkadaşlarını teşvik ediyorlardı. Bu üç yıl içinde Müslümanların sayısı ancak 30’a çıkabildi. Bunlar ibâdetlerini evlerinde gizlice yapıyorlardı.
Peygamberliğin dördüncü yılında (614 M.) inen “Sana emredilen şeyi açıkça ortaya koy, müşriklere aldırma.”2 anlamındaki âyet ile İslâm’ı açıktan tebliğ etmesi emredildi. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.s.) halkı açıktan İslâm’a dâvete başladı.
Dipnotlar:
1-Barla Lahikası, 280. Mektub, s.410.
2-Hicr Sûresi, 94