Bediüzzaman Said Nursî, birçok eseri için ifade ettiği gibi Muhâkemat isimli eserinde yer alan “unsuru’l-belâgat” ve i’câzın miftahı dediği ikinci makaleyi okuyacaklar için de “Sakın o makalenin iğlâk-ı uslûbu ve içinde cilveger olan mesailin elbiselerinin perişaniyeti seni temaşasından müteneffir etmesin.
Zira iğlâk eden, mânâsındaki dikkat ve kıymettir. Ve perişan eden ve ziynet-i zahiriyeden müstağnî eden, mânâsındaki cemâl-i zâtiyesidir.” Hakikatini ifade ederek okunacak hakikatlerin manasında ki kıymete dikkat çekerek bu mananın kıymetinin anlaşılmayı zorlaştırdığını ve dış görünüşünü perişan ettiğini söylemiştir. Bir eserin içindeki manaya bakmak ve o manaya ehemmiyet vermek ne kadar kıymetli ise bu kıymetli eserlerden beslenen şahs-ı manevî de o derece yüksek ve kıymetlidir. Böyle bir şahs-ı manevinin manevî hüviyetini bilmek ve ona göre hareket etmek hepimiz için elzem bir iştir. Söylenenlerin süsüne aldanarak manayı unutmak ne kadar yanlış ise şahıslara ve şahısçılığa aldanarak şahs-ı maneviyi unutmak ve görmezden gelmek de bir o kadar yanlıştır.
“Evet, nazlanan ve istiğna gösteren nazeninlerin mehirleri dikkattir. Ve menzilleri dahi kalbin süveydasıdır.” Hakikatinden anlaşıldığı üzere lâfızların cazibesine aldanıp güzel ve tesirli manaları anlamak hususunda nazlanan ve isteksizlik gösterenler dikkatle ve basiretle okumakla sorumludurlar. Hatta dikkat onların ücretleri olmalıdır. Yani dikkat alınmaz ve vazgeçilmez bir hak olarak görülmeli, ona göre hareket edilmelidir. Basiret ise menzil olmalı, basiret menzilinden hakikatler seyredilmelidir. Bu husus eserde olduğu gibi şahs-ı manevide de geçerlidir. Şahs-ı maneviyeye karşı nazlanmak ve istiğna göstermek halleri ancak dikkat ve basiretle aşılabilir.