Kâinatta herşey belli bir düzen üzeredir. Milimetrik detaylarla var olan düzen, Allah'ın varlığını ders vermesinin yanında başka dersler de verir. 23. Lem'adaki eczahane örneği sıradan bir örnek değildir. Bir rüzgârın esmesiyle şişelerin devrilmesi, belli miktarlarda hayat maddelerinin dökülmesi ve ortaya hayattar bir macun çıkması.. Varlık, var olan herşey o kadar mükemmeldir ki, tesadüfe yer yoktur.
İnsan vücudu da, bu cosmos düzenin bir parçasıdır. Kâinattaki düzene riayet ettiği sürece beden sağlıklı olacak ve hayatını idame ettirecektir. İnsan yediği ve içtiği her şeyle, aslında kâinatla bağını devam ettirmektedir. Dolayısıyla yediklerinin temiz olması, aşırı ya da az değil orta yollu olması, vücudun ihtiyacı olan besinleri alması, sıvı ve katı yiyecekleri ölçülü bir şekilde almaya dikkat etmesi, Peygamberimiz'in de (asm) tavsiyesi olan mideyi üçe bölüp 3/1'ini su, 3/1'ini hava ve 3/1'ini yiyecekle doldurması, bir anlamda olması gereken ideal ölçüler gibi. Ve insan bu ölçüye göre yeme içmesini ayarlarsa kâinatla bağının şifresini de bir nevi, çözmüş olacak.
Tefekkür ibadetinin hikmetlerinden biri de buradadır belki. Bediüzzaman'ın mesleğini bina ettiği dört esastan birisinin tefekkür olması, aynı zamanda kâinatla koparılmayacak bir bağdır. İmanın dışarıya taşınması ve yansıtılmasıdır. Tıbb-ı Nebevî deyince az yemek diye bilinir, ama aslında ölçülü yemektir. İnsan kâinattaki düzenin, sistemin bir parçası olarak kendini hissettiği oranda Tıbb-ı Nebevînin koruyuculuğunun altında olduğunu hisseder. Zira ölçü ve denge Tıbb-ı Nebevînin esasıdır.