Arkadaşı, ona seslenmişti.
Heey yaşıyor musun sen hiç sesin çıkmıyor, sosyal medyada son iki gündür bir şey paylaşmadın sana bir şey oldu sandım dedi. Oysa ki yaşıyordu. Paylaşım yapmadığı için kendini mutsuz hissediyordu. Sanki yalnızlaşmış ve kimsesizdi. Bir kahve yaptı ve bir köşeye çekildi kendinin ellerinden tutup kendiyle konuşmaya başladı. Sahi napıyorum ben. İyice medyaya bağımlı hale mi gelmiştim. Yaşamak bu muydu, ah çocukluğumu özlüyorum ellerimde kitaplar ve oyuncaklar vardı şimdi ise küçük dikdörtgen bir ekran !
Sahiden bizler artık sosyal medyaya hizmetkâr olmaya başlamıştık. Nereye gitsek yanımızda aldığım en değerli varlığımız gibiydi. Sanki ailemizin bir parçası gibiydi. Tefekkür dopdolu bir manzara görsek onu telefon ekranına çektiğimiz videonun gözüyle görüyorduk. Manzarayı tam temaşa edemiyorduk. Çünkü bizim içimizdeki telâş ne yaparsak sosyal medyaya aktarmayı seçmekti. Orada görünür olmaktı sanki işte o zaman sosyal olup içimizdeki yalnızlıktan uzaklaşabilirdik. İçimizdeki ölüm gerçeğini unutup sosyal medya ile oyalanırdık.
Biz mi sosyal medyayı kullanıyoruz yoksa o mu bizi kullanıyor?
Sosyal medyaya köle olduk da haberimiz mi yok. Şöhreti kâzibe hissi ile insanlara görünme ihtiyacı hepimizde olabilir. Bunu Allah yolunda kullanalım.