"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mide vücudun merkezi ve hâkimi midir?-1

Hüseyin ÇETİNSOY
15 Aralık 2017, Cuma
Bediüzzaman Hazretleri, Peygamber Efendimiz Aleyhissalatü Vesselamdan naklettiği bir Hadis-i Şeriften Ramazan Risalesinde şöyle bahseder:

“Ramazan-ı Şerifin orucu, doğrudan doğruya nefsin mevhum rububiyetini kırmak ve aczini göstermekle ubudiyetini bildirmek cihetindeki hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:

Nefis Rabbisini tanımak istemiyor; firavunâne kendi rububiyet istiyor. Ne kadar azaplar çektirilse, o damar onda kalır. Fakat açlıkla o damarı kırılır. İşte, Ramazan-ı Şerifteki oruç, doğrudan doğruya nefsin firavunluk cephesine darbe vurur, kırar. Aczini, zaafını, fakrını gösterir, abd olduğunu bildirir.

Bu hadis ile Peygamber Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam; mucize olarak insanın ancak midesini devreden çıkarabildiği zaman doğru karar verebileceğini haber vermiştir. Yani “midesini açlıkla terbiye etmeyenler” mecburen “midesinin tesiriyle” hareket etmek zorunda kalırlar. Mide asıl beynimizin kararlarını önleyen en büyük bariyerdir.

Şimdi de 1934 yılında Barla’da yazılan İktisat Risalesinden ilgili bölümü okuyalım:

“Fâtır-ı Hakîm, insanın vücudunu mükemmel bir saray suretinde ve muntazam bir şehir misalinde yaratmış. Ağızdaki kuvve-i zâikayı bir kapıcı, âsâb ve damarları telefon ve telgraf telleri gibi, kuvve-i zâika ile merkez-i vücuttaki mide ile bir medar-ı muhabereleridir ki, ağza gelen maddeyi o damarlarla haber verir. Bedene, mideye lüzumu yoksa “Yasaktır” der, dışarı atar. Bazan da, bedene menfaati olmamakla beraber, zararlı ve acı ise, hemen dışarı atar, yüzüne tükürür.

İşte, madem ağızdaki kuvve-i zâika bir kapıcıdır; mide, cesedin idaresi noktasında bir efendi ve bir hâkimdir. O saraya veyahut o şehre gelen ve sarayın hâkimine verilen hediyenin yüz derece kıymeti varsa, kapıcıya bahşiş nev’inden ancak beş derecesi muvafık olur, fazla olamaz. Tâ ki, kapıcı gururlanıp, baştan çıkıp, vazifeyi unutup, fazla bahşiş veren ihtilâlcileri saray dâhiline sokmasın.” 

İktisat Risalesinden konuyu okumaya devam ettiğimizde mide ile ‘kuvve-i zâika’ denilen tad alma duygusu arasındaki ilişkiye yeni bir yorum yapılmakta olduğunu görürüz:

“Kuvve-i zâika kapıcıdır” dedik. Evet, ehl-i gaflet ve ruhen terakki etmeyen ve şükür mesleğinde ileri gitmeyen insanlar için bir kapıcı hükmündedir. Onun telezzüzü hatırı için isrâfâta ve bir dereceden on derece fiyata çıkmamak gerektir.

Fakat hakikî ehl-i şükrün ve ehl-i hakikatin ve ehl-i kalbin kuvve-i zâikası, Altıncı Sözdeki muvazenede beyan edildiği gibi, kuvve-i zâikası rahmet-i İlâhiyenin matbahlarına bir nâzır ve bir müfettiş hükmündedir. Ve o kuvve-i zâikada taamlar adedince mizancıklarla nimet-i İlâhiyenin envâını tartmak ve tanımak, bir şükr-ü mânevî suretinde cesede, mideye haber vermektir. İşte, bu surette kuvve-i zâika yalnız maddî cesede bakmıyor. Belki kalbe, ruha, akla dahi baktığı cihetle, midenin fevkinde hükmü var, makamı var.” 

Evet, tad alma duygusu ‘ehl-i gaflet ve ruhen terakki etmeyen ve şükür mesleğinde ileri gitmeyen insanlar’ için ‘kapıcı’ hükmünde iken ‘hakikî ehl-i şükr ve ehl-i hakikat ve ehl-i kalb’ insanlar için ‘bir nâzır ve bir müfettiş’ hükmündedir. Yani tad alma duygusu, nefis hesabına kullanıldığında bir kapıcı; Allah hesabına kullanıldığında ise O’nun ihsan etmiş olduğu bütün yiyecek ve içecekler adedince ölçekler ile İlahi nimetleri tartan ve tanıyan; manevi bir şükür olarak cesede, mideye haber veren bir fonksiyon arz etmektedir. 

Böylece ‘tad duygusu’ kalb, ruh ve akılla irtibat kurup bir müfettiş veya nazır(vekil, bakan) olarak değer kazanacaktır. 

Demek vücudun hâkimi mide olmasına rağmen bu hâkimiyetin mideden alınmasının bir yolu vardır. O da ‘ruhun cesede, kalbin nefse, aklın mideye hâkim’ olması ile gerçekleşecektir. Yani mide üzerinde hâkimiyet kurmak ancak ‘açlığı’ tatmakla mümkündür. Bunun yolu da sünnette tarif edilen oruçlarla yapılmalıdır.

Okunma Sayısı: 2180
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı