Keşke işlenen suç oranlarını ve bunlara bağlı olarak açılan hapishanelerin sayılarını da araştırma şirketi bizi haberdar etseydi.
Bir süre önce meşhur araştırma şirketi Konda’nın yaptığı toplumsal değişim raporuna göre son on yılda ülkemizde kendilerini “ataist” olarak tanımlayaların oranı yüzde birden yüzde üçe, yani bir başka ifade ile üç katına çıkmış. Kendilerini “inançsız” olarak görenlerin oranı da on yılda iki kat artarak yüzde birden yüzde ikiye çıkmış. Yine bu süre zarfında kendilerini “dindar” olarak görenlerin oranı da yüzde elli beşten yüzde elli bire gerilemiş. Kendilerini “sofu” olarak tanımlayanların oranı da yüzde on üçten yüzde ona inmiş. Yine son on yılda oruç tutanların oranı yüzde yetmiş yediden yüzde altmış beşe gerilemiş. Kendilerini “dindar muhafazakâr” görenlerin oranı da yüzde otuz birden yüzde yirmi beşe gerilemiş.
Tarafsız araştırma şirketlerinin tesbitlerine göre ülkemiz insanlarının içine düşürüldüğü bu korkunç ve içler acısı tabloyu görmezden gelerek, bu iktidarın sayesinde milletin hatta devletin de artık dindarlaştığını, her tarafın “süt liman” olduğunu, bu sürecin ehl-i dinin lehine işlediğini zanneden çevrelere basiret ve feraset temennisinden başka söz bulamıyoruz.
Araştırma şirketi keşke bir de son on yıldaki alkol ve uyuşturucu satış rakamlarını ve yaşlarına göre bunların kullanım oranlarını önümüze koysaydı.
Keşke son on yılda açılan kumarhanelerin, birahanelerin, barların sayılarını da öğrenebilseydik.
Keşke işlenen suç oranlarını ve bunlara bağlı olarak açılan hapishane sayılarını da araştırma şirketi bizi haberdar etseydi.
Keşke araştırma şirketi hukukla ilgili karnemizin durumunu da araştırıp nazarlara verseydi.
Keşke araştırma şirketi son on yılda yaşanan intiharlar ve işlenen cinayetlerle ilgili rakamları da nazarlara verseydi.
Keşke artarak devam etmekte olan boşanma oranlarını konda araştırma şirketi verseydi ve evlilik dışı gayr-ı meşrûlukları ve cinsel tacizlerle ilgili oranları da kamuoyuna sunsaydı.
Bu korkunç gidişatı dert edinen var mı acaba? İslâm diyarı olan bu ülkede birilerinin “ateist”, birilerinin tamamen inançsız olduğundan kimler rahatsız olup, vicdan azabı çekiyor acaba? Dibe vuran ahlâkî aşınmadan, sınır tanımayan müstehcenliklerden, pespayeliklerden ne kadar insanımız rahatsız oluyor acaba? Alkol ve uyuşturucu kullanım yaşının ilkokullara kadar inmesinden ne kadar ehl-i din ürperip, “bu gidişatın sonu ne olacak” diyebiliyor? Aslında endişe verici durum bu kahredici ve korkunç gidişata karşı ehl-i dinin bu nemelâzımcılığı ve duyarsızlığıdır.
Bu acı tablo gösteriyor ki öyle yukarıdan aşağıya doğru, emir komuta ile toplumu dindarlaştırmak mümkün olmadığı gibi; bir elinde siyaset topuzunu, diğer elinde Kur’ân’ı tutan siyasî kadroların da insanları dindarlaştırmaları kolay olmadığı gibi, toplumu ahlâkî aşınmalardan ve savrulmalardan gayr-ı meşrûluklardan alıkoymaları da mümkün olmuyor.