"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslâm âlemi bu hâle nasıl düştü?

Hüseyin GÜLTEKİN
01 Temmuz 2019, Pazartesi
Düşünebiliyor musunuz neden, niçin yeryüzünün en geri kalmış ve en fakir ülkeleri İslâm ülkeleri olsun?

Neden dünyada en sıkıntılı, en problemli, en huzursuz ülkeler İslâm diyarları olsun? Bu mübarek beldeler niçin hep kavga, hep savaş alanları oluyor? Hiç düşündük mü, neden gayr-ı müslim ülkeler kavgasız gürültüsüz bir şekilde refah içinde hayatlarını sürdürürken, neden İslâm beldelerindeki sonu gelmeyen kavgalar, sürtüşmeler, ihtilâflar bitmiyor? Bir bardak suya, bir dilim ekmeğe muhtaç buradaki insanların yürek yakıcı ıztırapları neden hiç eksilmiyor?

Ellerinde Kur’ân gibi çağlara ışık tutan bir projoksiyon; Peygamber-i zişan (asm) gibi yol gösterici, şaşmaz bir rehber bulunan ehl-i dinin düçar kaldıkları bu acıklı durumları ne ile izah edilebiliriz? Maruz kaldıkları bu musîbet ve felâketlerin elbette bazı sebepleri olmalı? Giriftar oldukları bu yoksullukların, bu perişaniyetlerin bir sebebi olmalı. Bu insanlar hangi hata ve kusurlarla kadere fetva verdiriyorlar acaba?  

Cenab-ı Allah durup duruken hiçbir şekilde kuluna haksızlık etmez. Durup dururken musîbet ve belâları vermez. Musîbet ve felâketler günah, hata ve kusurların neticesidir. Bir yönü ile Yüce Allah insanları terbiye etmek için kuluna musîbet ve belâları verir. Ne zaman ki insanlar hata ve kusurlarının farkına varır, tövbe ve nedametle Allah’a (cc) yönelirse maruz kaldığı zorluklardan, belâlardan kurtulur. 

Evet kısaca İslâm coğrafyasında yaşayan ehl-i dinin kahir ekseriyeti Kelâm-ı Ezelinin tavsiye, emir ve yasaklarına, Peygamberimizin (asm) tavsiye ve mesajlarına kulaklarını tıkadılar, gözlerini yumdular. Vahyin “oku” emrini görmezden geldiler. Okumadılar veya okuduklarıyla amel etmediler. Bu gaflet hali beraberinde gabaveti, cehaleti getirdi. Böyle bir toplumdan Yüce Allah’ın emir ve yasaklarına  göre bir yaşantı beklenir mi? Ve bu insanlar Kur’ân’ın ön gördüğü, Peygamberimizin (asm) tavsiyeleri istikametinde bir ibadet ve taat şekli beklenir mi? Ve işte bu çeşit Müslümanların haline şahit olan Yusuf İslam’ın; “Ben önce Kur’ânı okuyup öğrenmeseydim; Müslümanların bu yaşantılarını görseydim Müslüman olmazdım” manidar ifadeleri ne kadar da doğru ve yerinde bir tesbit.

Ve haliyle bu ehl-i din açısından bu acı tablodan bu güne kadar hep fırsat bekleyen insan kılığındaki Asya münafıkları ve Avrupa kâfirleri istifade ettiler ve etmeye devam ediyorlar. 

Düşünün ki kendini âlem-i İslâmın lideri diye lanse eden Türkiye’nin de dahil olduğu hemen bütün İslâm ülkelerinin hemen hepsi de ”tek adam”  rejimi denilen ve demokrasilerde yeri olmayan ucube bir sistem ile idare ediliyor. Şûrânın olmadığı, meclisin olmadığı tek adamın beyanlarının geçerli olduğu bir ülkede haktan hukuktan, adaletten, kalkınmadan, refahtan bahsedilebilinir mi?    

Ve işte ABD’deki Geoerge Washinton Üniversitesi’nden iki Müslüman akademisyenin içinde Müslüman ülkelerinin de bulunduğu 153 ülkeyi kapsayan İslâmîlik endeksinin sonuçları: Türkiye insan haklarında 100. Ekonomide 70. uluslar arası ilişkilerde 148. sırada yer alıyor. İlk 50’de 45. sırada Müslüman ülkeleri olarak, Birleşik Arap Emirlikleri, Arnavutluk 46. Malezya 47. Katar 48. Bosna Hersek 60. sonrasında da Umman, Endonezya, Kuveyt, Bahreyn ve Ürdün yer alıyor. Evet maalesef Müslüman ülkeler açısından acı, fakat gerçek tablo böyle.

Okunma Sayısı: 3939
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Müjdat Bayar

    1.7.2019 19:12:44

    Maalesef İslam dünyasının bu hâli özellikle genç kuşakları menfî düşüncelere sevk ediyor;gençler, âlem-i İslam'ın perişan ahvalini görüp Batı'yı ideal yaşam yeri olarak yüceltiyor. Mazimizi hamaset boyutuyla anlatmak da işe yaramıyor. Ayrıca Yusuf İslam'ın öyle bir sözünün olmadığını okumuştum.

  • Gündüz Alp-2

    1.7.2019 10:50:27

    Bu müstağni ve kibirli tavrı İslam Dünyası sorgulamadıkça, kendine çeki düzen vermedikçe gezegenin "en geri kalmış ve en fakir ülkeleri" konumundan kurtulması oldukça zordur. Akıl, irade ve fiil dairesindeki geri kalmışlık ve fakirlik İslam Dünyasının kaderi değildir. "Zarara kendi rızası ile giren" Tekçi, tekelci sistemleri kendi reyleriyle başına musallat eden, demokrasi ve hukuktan "kandırılarak" vazgeçenler....elbette Müslüman bile olsalar "İslamilik Endeksinde" son sıralarda yer alırlar. Şaşmamak gerekir. "İnsan için ancak çalıştığı vardır."(Necm.39) "Düşünün ki kendini âlem-i İslâmın lideri diye lanse eden Türkiye’nin de dahil olduğu hemen bütün İslâm ülkelerinin hemen hepsi de ”tek adam” rejimi denilen ve demokrasilerde yeri olmayan ucube bir sistem ile idare ediliyor. Şûrânın olmadığı, meclisin olmadığı tek adamın beyanlarının geçerli olduğu bir ülkede haktan hukuktan, adaletten, kalkınmadan, refahtan bahsedilebilinir mi? " Ya üretmeden tüketen, kazanmadan harcayanlar?

  • Gündüz Alp

    1.7.2019 10:38:26

    Sayın Gültekin, öncelikle uyarıcı ve uyandırıcı yazılarınız için teşekkür ediyorum. Sosyal ve siyasal hayatta çokça istimal olunan yalan ve iftira (ki onun da temel mantığı değişti) tehdit ve korku ile sindirilmiş kitleler... "İftira at izi kalır" felsefesi bile versiyon değişikliğine uğradı ve "İftira at, tahliye ol" şeklini aldı. Demokrasi ve hukuk olmayınca, iftira, "kuvvetli ve somut" delil haline dönüştü. Oysa "mülkün temelinde adalet" vardı. Şimdi ise mülkün temelinde itaat, biat, sadakat, tekçilik ve tekelcilik var. Cehalet, sefalet, tefrika...üç düşman oldu otuz üç düşman. "İslâm âlemi bu hâle nasıl düştü?" sorunuza cevap teşkil edecek iki bürokrat ve iki söz: Birincisi, İstanbul'da millet ittifakı adayına oy verenlere "sefihler", ikincisi de aynı zamanda eski bir siyasetçi olan "yeni" bürokrat da, maaşının 13 binden 18 bine çıkarılmasına yorum yapanlara "edepsizler" diyenler... Hürriyetçi demokrasi ve hukukun üstünlüğü bu mudur?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı