Muhabirin mikrofon tutarak cadde ortasında vatandaşlara, “İktidarı başarılı buluyor musunuz? Beklentileriniz var mı?” şeklindeki sorularına vatandaşların verdikleri cevaplar özetle şöyle:
Tesettürlü bir hanım: “Bunlar dindar, dine hizmet ederler diye geçen seçimde rey verdim. Ama nerede... Kendilerine muhalif olan, kendilerine rey vermeyen hemen herkesi terörist gördüler... Toplumdaki ahlaksızlıkları görüyorsunuz… Bilhassa gençler arasında içki, uyuşturucu, kumar almış başını gidiyor...”
Genç bir avukat: “Adalet, hak-hukuk yerlerde sürünüyor… Adamlar ne AİHM kararlarını, ne Anayasa Mahkemesi kararlarını dinliyorlar. Adaletin olmadığı, hak-hukukların serbestçe çiğnendiği bir ülkede barış, huzur olur mu?”
Yaşlı bir amca: “Yavrum bundan iyisini bulamayız… Hayat pahalılığı var... Önemli değil…”
Genç bir mühendis: “Bak kardeşim; evliyim, iki de çocuğum var... Mesleğime uygun bir iş bulamadım... Evime bir ekmek götürmekte bile zorlanıyorum... Zamlar almış başını gidiyor... Mecburen inşaatlarda işçi olarak çalışıyorum... Benim gibi onbinlerce işsiz genç var bu ülkede... İktidar çıkıp her gün laf edeceğine bize iş bulsun...”
Örtülü bir hanım: “Dindarlardan rey almak için dindar görünüyorlar... Binlerce suçsuz insan hapishanelere doldurulur mu? Suçlu olanları bulsunlar cezalandırsınlar, ona kimse bir şey diyemez... Tamam mı...”
Emekli bir amca: “Doğrusu işler iyi gitmiyor, gidişat iyi değil... Pahalılık çok... Zor geçiniyoruz... Ama ne yapalım elimizden bir şey gelmiyor...”
Bir devlet memuru: “Beni konuşturma oğlum… Ben devlet memuruyum... Yalan söylemek adetim değil; doğruyu söylersem, başıma bir iş gelir. Onun için konuşmayacağım...”
Gariban bir köylü: “Kendilerinin bir eli yağda, bir eli balda... Köylüyü, fakir fukarayı hiç düşünmüyorlar... Hakkımı helal etmiyorum…”
Üniversiteli bir genç: “Kardeşim demokrasinin, adaletin olmadığı bir ülkede hiçbir şey olmaz... Zamların, hayat pahalılığının, kısaca bütün sıkıntıların asıl sebebi demokrasinin, adaletin, hak ve hukukun olmayışıdır.”
Yaşlı bir emekli: “Bütün işleri cumhurbaşkanına havale etmişler. O da oradan oraya koşturuyor, işin içinden çıkamıyor. Bir insan ne kadar akıllı olursa olsun, yalnız başına problemleri çözebilir mi? Yüz kişi veya beş yüz kişinin aklı mı çoktur yoksa bir kişinin aklı mı çoktur? Benim aklım bu işlere yetmez ama bence memleketin problemlerini meclis çözer.”
Sizi bilmem ama yaşamakta olduğumuz sıkıntılar ve bunların çözümlerinin neler olduğuna dair bana da mikrofonu tutsalar; en son bahsettiğim yaşlı emekli amcamızın söylediklerini söylerdim. Tek adam sistemiyle problemleri ve sıkıntıları çözebilmenin mümkün olmadığı ayan beyan ortada iken bunda ısrar etmenin hiçbir manası yok. Çare milletin kalbi mesabesindeki Meclis. Yani parlamenter sistem.