Türkiye’de demokrasiye karşı yapılan ve kaoslara sebep olan bütün askerî darbelerde olduğu gibi 12 Eylül 1980 darbesinde de hemen herkes korkudan köşesine çekilip seyirci kalırken Yeni Asya gereken mücadeleyi verdi.
Verdiği bu kahramanca mücadeleye karşı Yeni Asya bir taraftan 12 Eylül cuntacılarının hedefi olup, onların tehdit ve saldırılarına karşı direnip mukavamet ederken, diğer taraftan da kendi içimizde bir kesimin tenkitlerine maruz kalıyordu.
Nurlar’la tanışmamıza vesile olan, Yeni Asya Gazetesi’ni hararetle bize tavsiyede bulunan bir çok ağabey darbeden hemen sonra Anadolu’yu gezerek, bizden darbecilerin iyi niyetli olduklarına inanmamızı bekliyorlardı.
Yeni Asya’nın işi daha zorlaşmıştı ağırlaşmıştı. Bir taraftan demokrasi cellâtları cuntacıların tazyik ve baskıları... Diğer taraftan düne kadar Yeni Asya ile birlikte hizmetten hizmete koşan ağabeylerin darbecilere taraftar olmaları ve Yeni Asya’ya karşı menfi tavır ve duruşları...
Ama Yeni Asya “hakkın hatırı âlidir; hiçbir hatıra feda edilmez” prensibinin gereği olarak ulvî dâvâsından taviz vermeden, kararlı bir şekilde yoluna devam ediyordu.
Yeni Asya’nın bu tavizsiz, kararlı tutumunu görenlerden bazıları gazete ile tamamen irtibatlarını kesmekle kalmayıp; camiaya da darbeyi yapan komutanların iyi niyetli olduklarını, anarşiyi bitirdikten sonra, tekrar siyasî partilere izin vereceklerini, Risale-i Nurlar’ın serbest olduğunu, bütün bunların yerine getirilmesi için Nurcular’ın Yeni Asya Gazetesi’nden vazgeçmelerinin şart olduğunu, “Can Kardeş” dergisinin haricinde diğer dergilerle birlikte gazeteyi almamalarını ısrarla istiyorlardı maalesef.
Maksadım eski defterleri açmak, yaraları kaşımak değil. Geçmişten bu güne bilerek veya bilmeyerek yapılan yanlışlardan ders almak bir tarafa, yanlış anlayışlara halen ısrarla devam ediliyor. Yeni Asya’ya karşı olan rahatsızlıkları hazımsızlıkları artarak devam ediyor. Geçmişte darbecilerle birlikte; “aman ha! Yeni Asya’yı almayın okumayın...” diyen sözde dostlar; bu gün de siyasî iktidarla beraber; “Gazeteyi okumak gereksiz.. hatta zararlı.. Ne lüzumu var?” gibi fikirleri tekrar ediyorlar.
Bunlara diyoruz ki; kimseye Yeni Asya’yı zorla okutmak gibi bir niyetimiz, bir çabamız olmadı olamaz. Biz öncelikle Risale-i Nurlar’ı; sonrasında da Risale-i Nur’un medyadaki dili olan gazetemizi okuyoruz, okumaya devam edeceğiz.
Siz de, Türkiye’de dünyada olup biten ve bir yönü ile ulvî dâvâmızı da alâkadar eden olayları, hadiseleri Üstadın yol gösterici ikaz ve tavsiyelerini dikkate almadan, belki de farkına varmadan Allah korusun siyasîlerin tuzaklarına düşerek bazı sokaklara girme ihtimaliniz var.