17 Temmuz 2019 Çarşamba günü bağ evindeki meskenimde idim... Öğleden sonra saat 17.00 sıralarında bir dostumun üniversite mezunu oğlu telefonla beni aradı.

- Hocam nerdesin?

- İlama’daki bahçedeyim..

- Sizi 5-6 arkadaş ziyaret etmek istiyoruz. Arkadaşlarımın tümü üniversite mezunu ve size soracakları ciddî soruları var...

- Tabi buyurun..

- Yalnız bu arkadaşlarımızın bazılarını sizde tanıyorsunuz deşifre olmak istemiyorlar...

- Tamam buyurun, ancak gelmeden yarım saat önce haber verin ki sizin için çay hazırlayayım.

- Tamam anlaşıldı.

Saat tam 21.00’da geldiler. Tanışma ve ikramdan sonra:

- Hocam bizim bazı sorularımız var.

- Buyurun sizi dinliyorum.

Arka arkaya pek çok soruları telefonlarından okudular. Gördümki şu an pek çoklarınca dillendirilen özellikle teferruata dair bir takım bildik sorular. Özellikle müteşabih hadisler hakkında, İslâm âlimleri ve eserlerine ait, ecdadımız, evliyalar ve kerametlerine dair, tefsirler ve daha sonra da bazı âyetlerle ilgili sorular.

Söz aldım, önce dedim, tevhidi anlayalım ve ondan başlayalım. Önce Allah’ı Kur’ân’ın tarif ettiği şekilde dilimin döndüğünce anlatmaya başladım...

İtiraz geldi: Biz Allah’a böyle senin anlattığın şekilde inanmıyoruz ki o sadece bir yaratıcıdır, kâinatı yaratıp bir sisteme bağlamış ve öylece bırakmış daha da karışmamış. (Deizm’in safsataları...)

- Bakın, Kur’ân-ı Kerîm, dört temel üzerine bina edilmiş..

1- Tevhid, 2- Nübüvvet, 3- Haşir (öldükten sonra tekrar diriliş hesap Cennet ve Cehennem), 4- İbadet ve adalet.

Hemen sözümü keserek bir müdahele:

- Hocam sen onları bir geç, bize peygamberin pek çok kadınla neden evlendiğini ve kadınlar hakkında söylediği hadislerin izahını yapabilir misin? (Gizli bir dinsizlik akımının aynı noktadan üflediği şeytanî vesveseler...)

- Bak kardeşim, siz Eğirdir’in varlığını inkâr ediyorsunuz. Bana Eğirdir’in mahallelerinden, sokaklarından ve binalarından soru sormaya kalkıyorsunuz? Böyle bir anlayış olur mu? Siz Kur’ân’ın tarif ettiği Allah’a, peygambere ve Kur’ân’a inanmak istemiyorsunuz. Kur’ân’ın âyetlerinden ve Peygamberimizin (asm) hadislerinden sormaya kalkıyorsunuz. Gündüz ortasında bulutsuz havada adeta güneşi inkâr ediyorsunuz. Evvelâ, Kur’ân’ın tarif ettiği şekilde Allah’ı tanıyalım. Nübüvveti anlayalım. Haşri ve ibadeti öğrenelim. Sorduğunuz teferruat sorularının cevabını da en son olarak verelim...

Anladım ki büyük bir imansızlık yangını var ve genleri tehdit ediyor. Önümdeki kırmızı kitapları yani Risale-i Nurlar’ı görünce pek de hoşlarına gitmedi.

- Yalnız cevapları bu kitaptan okuyarak değil de kendi bilginizle verirseniz daha da memnun oluruz dediler.

Yine anladım ki Bediüzzaman aleyhinde sözler duymuşlar. 

- Kardeşim ben sizin istifade ettiğiniz kitapları burada sorguladım mı ki siz benim okuduğum kitapları sorgulamaya kalkıyorsunuz?

Yaklaşık dört saat süren bir sohbet. Gençlerimizi bu şekilde imanlarını çalan firavun meşrep dinsizleri ilzam etmek lâzım.

Çok üzüldüm bu gençlerimiz bu halde devam ederlerse akibetleri ne olur?

Gençlerin bu durumlarını görünce adeta kahroldum ve göz yaşı döktüm.

Ya Rabbi! Bu firavun ve deccal bozuntularının şerrinden gençlerimizi kurtar diye duâ ettim.

Bir iki gün sonra bu defa Barla’da program yapan akademisyenlerin toplantısına katıldım. Iztıraptan dökülen göz yaşları bu defa da sevinç göz yaşlarına dönüştü.

Elhamdulillah dedim.