Bu fani dünyadan firakın tam altmış bir yıl oldu...
Bu ayrılışın elbette sadece cismendi...
Her geçen gün daha da büyüyerek hep aramızdasın...
Milyonlarca talebelerinle Risale-i Nurlar’ın satırları arasında daima görüşüyorsun..
Ne mutlu o beraber olma şerefine nail olanlara...
ÜSTADIM!
Gelişin başka idi gidişin ise bambaşka...
Geldiğin asır çok dehşetli bir asırdı...
Hem insaniyete hem de İslâmiyete saldırılar zirve yapmıştı...
İslâm âlemindeki süfyaniyet ile insanlık âlemindeki deccaliyet el-ele vermiş hem imana, hem cana ve hem de mala bütün dehşetiyle saldırmaktaydı...
İçerde ve dışarıda akan kanlar büyük seller oluşturmuştu...
Bedenen öldürdükleri insan sayısı yüz milyonları çoktan aşmıştı.
Ruhen öldürülenlerin ise sayısı belirsizdi.
Firavunların, Nemrut’ların ve Ebucehillerin habis ruhlarının hâkimiyet naraları her tarafta işitiliyordu.
Zulümleriyle, küfürleriyle onları çoktan geride bırakmışlardı...
Sabilerin, masumların ve âcizlerin feryadı ise arşa yükselmişti.
İslâmiyet âlemi elinde zülfikârıyla adeta Hz. Ali’yi beklerken, insaniyet âlemi de Hz. İsa’ya muntazırdı...
ÜSTADIM!
İşte tam böyle bir devirde şarkın yalçın kayalıkları arkasından çıkıp geldin...
Sanki Hz. Ali misal, düldülüne binip iman hakikatları olan zülfikârını kuşanarak payitaht olan İstanbul’a doğru atını hızlıca sürdün.
Elinde Kur’ân gibi bir mu’cize-i baki, dilinde ise Kur’ân gibi bir Burhan-ı hakikat vardı.
Kimseye soru sormamak şartıyla Rasül tarafından ilim deryasına daldırılmıştın...
Geçtiğin her yerde ilmî münazaralarda bulundun.
Zamanın âlimleri, karşında el pençe durarak sana “Bediüzzaman” ismini verdiler...
ÜSTADIM!
Asr-ı hazırın küfrüne, zulmüne, fitne ve fesadına karşı Kur’ân-ı Kerîm’in bir mu’cize-i manevisi olan Risale-i Nurlar’ı ortaya koyarak küfrün belini kırdın...
Sinsi planlarını darma dağın ettin... İdam tehditlerine, hapishanenin soğuk ve kalın duvarlarına, defalarca zehirlenmelere, tarassut ve sürgünlere hiç ehemmiyet vermedin...
“Karşımda müthiş bir yangın var, alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor” diye koşturdun...
Yüz milyonlarca kişinin imanını kurtardın... Hem dünyalarını ve hem de ahiretlerini Cennet kıldın...
Peygamberlerin yolunda ilerleyen şahsı manevin bazan aşikârane ve galibane, bazen de sırran tenevveretle gizlenerek kıyamete kadar devam edecektir..
Duâlar sana, rahmet sana...
Minnettar bu insanlık sana...
Makamın makam-ı ulya ...
Mekânın Cennet-i Mualla...
Melekler bile imrenir sana...
Tasarrufun daim olsun Nur kervanına...