"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İman nuru, geçmiş ve geleceği aydınlatan projektördür

Hüseyin Şahinoğlu
27 Temmuz 2019, Cumartesi
İman nûru, sahibinin inanç seviyesine göre dikey düzlemde aydınlatma yaptığı gibi yatay düzlemde de aydınlatma yapıyor.

Basitçe yatay düzlemi “mekân bakımından”, dikey düzlemi “zaman bakımından” diye ifade edersek bu nûr hem varlık katmanlarını hem zaman boyutlarını ışıklandırıyor, parlak şekilde aydınlatıyor. 

İman nûrunun varlık katmanlarını nasıl aydınlattığı ayrı bir konu. Bu yazının konusu itibariyle onun “zaman”ı, ya da zaman boyutlarını nasıl aydınlattığını da, ifade etmek gerekir ki uzun iş. Ama burada küçük bir işaret nev’inden bu nûrun geçmiş ve gelecek zamana ait “aydınlatma” işlevine birkaç cümle ile değinilebilir.

Herkesin bildiği üzere zaman ipi ya da şeridi kabaca “geçmiş, hal ve gelecek” olmak üzere üç periyotla ifade ediliyor. Diğer bir ifadeyle “yaşadığımız”, “yaşamakta olduğumuz” ve “yaşayacağımız” anlar dizisi. Yaşadığımız “an” durmuyor, sür’atle akıyor. Bunun bir “an” sonrası mazi, bir an öncesi de istikbal oluyor. Tamam. Ama “hâl”in dışında arkada bıraktığımız kocaman bir “geçmiş”imiz var; miktarını bilmemekle birlikte yaşayacağımız şu kadar veya bu kadar bir “geleceğimiz” var. 

Geçmişimize, iman nûru olmaksızın, baktığımızda bazı şeylerin elimizden çıkmış olduğu gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Meselâ bazı yakınlarımızın vefat etmiş olduklarını görüyoruz. Belki anne ve babamız toprağın altında. Sevdiklerimizin kimilerini kaybetmiş durumdayız. Üzerine titrediğimiz gençliğimizin tamamı veya bir bölümü bize elveda demiş durumda... Böyle bakınca mazi bizim için adeta karanlık bir tünel gibi görünüyor. Kaçınılmaz olarak yitirdiklerimize üzülüyoruz, canımız acıyor, karamsarlığa düşüyoruz…

Aynı bakış açısıyla geleceğe baktığımızda da benzer bir durumla yüz yüze geliyoruz. Yakınlarımızın birer birer aramızdan ayrılacağını anlıyoruz. Sevdiklerimiz teker teker göçecek, diye biliyoruz. Elimizde olan şeylerin hepsinin elimizden çıkacağından eminiz. Nihayet bir gün kendi hayatımız da son bulacak, bunun da farkındayız. Yani şu güzel hayata elveda deyip bir gün kara toprağı boylayacağız… Yine üzülüyoruz, canımız acıyor, karamsarlığa düşüyoruz…

Bu bakış açısını değiştirip iman nûru ile baktığımız zaman ise hem geçmişimiz hem geleceğimiz farklılaşıyor. İman nûru bize gösteriyor ki kabrin arka tarafına gidenler yokluğa gitmiyorlar. Sevdiklerimizin ayrılığı sonsuz bir ayrılık değil. Ölenler dünya misafirhanesinden göçüp başka bir bekleme salonuna intikal ediyorlar. Kabir karanlıklı bir oda değil, daha güzel bir âleme gitmek için küçük bir istasyon. Bundan sonra oraya gidecek olanlar da yokluğa gitmiş olmayacak. Elimizden çıktığını sandığımız hiçbir şey yok olmuyor, yok olmayacak. Diğer taraftan iman eden ve salih amel işleyenler için ebedî Cennetler vaat edildiğini biiliyoruz. Eğer inanıyorsak ve inancımıza uygun yaşamaya çalışıyorsak sonsuz bir saadet bizi bekliyor. Bizi bu dünyaya gönderen sonsuz rahmet sahibi olan Rabbimizin kendisine inanan ve kendisine yönelen kullarını asla terk etmeyeceğini tasdik ediyoruz. Dünyada kullarına verip daha sonra aldığı her şeyi mü’min kullarına fazlasıyla ve ebedî olarak bahşedeceğine inanıyoruz. Orada kullarına “gözlerin görmediği, kulakların duymadığı, akıllara gelmeyen” (Buhari, “Bed’ü’l-halk”, 8) sonsuz ve sayısız nimetler bahşedeceği müjdesini biliyoruz…

Düşündükçe karamsarlıktan kurtuluyoruz, huzur buluyoruz, seviniyoruz. Artık geçmiş ve gelecek “karanlıklı bir kabir” olmaktan çıkıyor, bizim ebedî saadet yolumuzda “bekleme salonuna” dönüşüyor. Zaman bütün mazi ve istikbal boyutlarıyla ışıl ışıl, pırıl pırıl hale geliyor.

Görüldüğü gibi iman nûru zamana bakışı değiştiriyor, geçmişi karanlık, geleceği ümitsiz görmekten çıkarıyor. Nur-u iman adeta bir projektör gibi mazi ve müstakbeli aydınlatıyor. İnsanı karamsarlıktan kurtarıyor, ümit ve huzur vesilesi oluyor. 

Tıpkı Said Nursî’nin şu cümlesinde ifadesini bulduğu gibi:

“Eğer iman hayata hayat olsa; o vakit hem geçmiş hem gelecek zamanlar iman nûruyla ışıklanır ve vücut bulur”...

Okunma Sayısı: 1256
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı