"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İman nûru ve kara karınca

Hüseyin Şahinoğlu
07 Temmuz 2019, Pazar 03:00
Kaldırımda yürürken, ağacın altında kardeşleri ile oynayan minik kedileri fark ettiğimizde seviyor, dokunmak istiyoruz.

Ekranda izlediğimizde bile, bir batıp bir çıkarak havuz kenarında çocuklara şirinlik yapan yunuslardan hoşlanıyoruz. Muhabbet kuşlarının cikciklerine bayılıyoruz. Kanaryaların ışıl ışıl renkleri, bülbüllerin içimizi ısıtan şakımaları, turnaların gök yüzünün derinliğinde süzülmelerine mest oluyoruz…

Küçüklerimiz daha fazla olmak üzere insan olarak hepimiz hayvanları seviyoruz. Hayvan belgesellerine öteki belgesellere göre daha çok ilgi gösteriyoruz. Fırsat bulabilirsek hayvanat bahçesini dolaşmaktan büyük keyif alıyoruz. Özellikle yöremizde göremediğimiz hayvanları hayranlık içinde izliyoruz…

 Hayvanlar âlemi; türleriyle, her türün her bir ferdi ile, her birinin ayrı ayrı özelliği ile hepimizin ilgisini çekiyor. Söz gelimi, kedilerin gözleri, köpeklerin koku alma duyguları, serçelerin kıpır kıpır yürümeleri, balinaların irilikleri, fillerin hortumları, atların koşmaları, leoparların derileri, aslanların asaleti, geyiklerin boynuzları, develerin hörgüçleri… şaşkınlık uyandırıyor, düşündükçe. 

Her hayvan türünün hatta her bir hayvanın ayrı bir âlem olduğunu görüyoruz. Şekilleri ayrı, hareket kabiliyetleri ayrı, elbiseleri ayrı, beslenmeleri ayrı, düşmanlarından korunma donanımları ayrı, üremeleri ayrı, yaşadıkları yerler ayrı… Ama hepsinin çok güzel yaratılmış olduğunu, hepsine çok güzel özellikler verilmiş olduğunu gözlemliyoruz. Zira onların gerek vücut bulmalarını gerekse sahip oldukları özelliklerini incelediğimizde, “yüksek bir planlama, kuşatıcı bir kudret ve irade, ince bir hikmet ve tezyin” gerektiren bu özelliklerin kendilerinden ya da çevresel faktörlerden kaynaklanmadığını, kaynaklanamayacağını fark ediyoruz. Arkalarında Yaratıcı’nın varlığını, O’nun eşsiz iradesini, sonsuz kudretini, emsalsiz hikmetini müşahede ediyoruz, etmemiz gerekiyor. Bu bakışla her hayvan, her hayvanın her özelliği bizi Yaratıcı’mızın birliğine ve O’nun esmasına yani özelliklerine götürüyor…

Kâinatı ve kâinattaki her şeyi kudretiyle yaratan, Kur’ân’ı da kelâm sıfatından gelen özelliği ile bize indirmiş olan Hâlıkımız da kitabında hayvanlara dikkat çekiyor; arıdan, inekten, örümcekten, deveden…  söz ederek tefekkürde bulunmamızı istiyor. 

Meselâ, bir âyette, “Devenin nasıl yaratıldığına bakmıyorlar mı?” buyuruyor (Gâşiye 88/17). Kur’ân’ın Hicaz’da yaşayan ilk muhatapları açısından devenin burada bir örnek olduğu kolayca anlaşılıyor. Elbette bu ilâhî emir çerçevesinde Asya’nın bozkırında yaşayanların ata, Anadolu’da yaşayanların ineğe, koyuna, keçiye; ya da başka ülke halklarının penguenlere, foxlara, balinalara, aslanlara… bakmaları, bunların Yaratıcısı adına düşünmeleri gerekiyor!

Burada bütün mesele âlemdeki diğer varlıklara ve yaratıklara olduğu gibi hayvanlara da Yaratıcısı adına bakabilmekte düğümleniyor. Bu bakışa “iman gözlüğü ile bakış” ya da “iman nûru ile bakış” diyoruz. İman nûru ile bakıldığında, düşünüldüğünde “hayvanların ilâhî birer âyet” olarak bizi Rabbimizle, Rabbimizin özellikleriyle buluşturduğunu müşahede ediyoruz.

Meselâ her yerde sıklıkla ve çokça bulunan karıncalar. Kara karıncalar. Çöp gibi incecik bacaklarıyla haldır haldır koşan, yuvalarına yiyecek taşıyan karıncalar. Bunları hiçbir araştırmaya girmeden basit gözlemlerimizle düşündüğümüzde bile bunların hilkatleri, çalışmaları, koşuşturmaları çok ilginç geliyor. Birazcık araştırdığımızda ulaştığımız bilgiler ise hayranlığımızı daha çok arttırıyor. 

Erbabınca belirtildiğine göre karıncalar kendi vücut ağırlıklarının yirmi katını kaldırabiliyorlar. Beyinlerinde 250 bin beyin hücresi bulunuyor. En uzunu ortalama 2,5 cm, en küçüğü O,1 mm civarında oluyor. Bir karıncada iki adet mide bulunuyor. Birisinde kendi yiyeceğini saklıyor, diğerinde başka karıncalarla paylaşacağı yiyeceği depoluyor. Su ihtiyaçlarını yiyeceklerin suyunu emerek karşılıyorlar. Minik bedenlerinde çok güzel dizayn edilmiş altı bacakları bulunuyor, çok düzenli şekilde yürüyebiliyor, hatta koşabiliyorlar (robot teknolojisi karıncaların ayak yapılarından esinlenerek ilerliyor)…

Başka renkleri de bulunmakla birlikte, bazılarının “kara karınca” diyerek küçümsediği bu hayvanların harikulâde özellikleri saymakla bitecek gibi görünmüyor. Tekrarlamak gerekirse önemli olan karıncalar hakkında ansiklopedik bilgilerimizi çoğaltmak değil, her hayvana, her canlıya, her varlığa olduğu gibi karıncalara da iman nûru ile bakabilmek.

Bu gerçekleştiğinde kara karıncalar bize iman nûru taşıyan adeta “ak meleklere” dönüşüyor. Kur’ân-ı Kerîm’in 27. Sûresinin “neml” yani karınca olarak adlandırıldığını unutmamak gerekiyor. Sadece karıncalar değil bütün hayvanlar, Said Nûrsi’nin işaret ettiği gibi, “birer kaside-i Rabbânî, birer kelime-i Sübhânî ve mandiar birer harf-i Rahmânî” hüviyeti taşıyor.  

Mesele bizim bu bakışı kendimize ve bütün aza ve duygularımıza hâkim kılmamızda saklı gibi görünüyor!

Okunma Sayısı: 2716
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı