"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Meleklerle iletişim hattı: İman nuru

Hüseyin Şahinoğlu
17 Mayıs 2019, Cuma 02:00
İMANIN MAHİYETİ

İmanın aslı, özü, temeli Allah’a imandır. Kur’ân’ın feyzi, varlıkların şahitliği, sünnetin rehberliği ve vicdanın “hadsi” ekseninde tahkim olunan bu nûr, aynı zamanda O’nun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve takdirine inanmayı da gerektiriyor. Kur’ân-ı Kerîm’de iman esaslarının sayıldığı âyetlerde (Bakara 2/285; Nisa 3/136) Allah’a imandan sonra ikinci sırayı meleklere iman teşkil ediyor. 

Cinsiyetleri ve hayvaniyetleri bulunmayan, şuur sahibi fakat iradeleri olmayan melekler “amentü” okumamızda isim olarak zikredilmekle birlikte, itiraf edelim ki geleneksel dinî anlayışımızda yeterince üzerinde durmadığımız, günlük pratiğimize yansıtmadığımız bir mahiyet arz ediyor. Oysa gerek vahyin mesajlarında, gerekse nebevi tasvirlerde hiç de az olmayan bir anlatıya konu yapılıyor.

Aslında iman nûru, bizi kâinatın yaratıcısıyla buluşturduğu gibi manevî anlamda meleklerle de buluşturuyor. Önce onların varlığına, var olmaları gerektiğine intikal ediyoruz. Çünkü her şeyden evvel Rabbimiz onlardan, onların varlığından, onların bazı çeşitlerinden ve özelliklerinden bahsediyor. Meselâ, Fâtır Sûresi'nin 35. âyetinde “Hamd o Allah’a mahsustur ki, gökleri ve yeri yoktan var etmiş, melekleri de ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılmıştır. O, yarattıkları için neyi dilerse onu arttırır. Muhakkak ki Allah her şeye güç yetirendir” buyuruyor. Keza Hâkka Sûresi'nin 17. Âyetinde arşı taşıyan meleklere değiniliyor.

Diğer taraftan hayatlarında hiç yalan söylememiş, seçkin ve güvenilir insanlar olan bütün Peygamberler meleklerden ve meleklere imandan bahsediyor, onlarla görüşmelerini aktarıyorlar. Meselâ Resul-i Ekrem (asm) Hira Mağarası'nda ilk vahye muhatap olurken Hz. Cebrail'i (as) ufku kaplamış bir nûr olarak aslî hüviyetiyle nasıl müşahede ettiğini paylaşıyor.

Peygamberlerin has öğrencileri demek olan veliler, âlimler, salih insanlar da meleklerden söz ediyor, bir kısmı bizzat onlarla olan görüşüp konuşmalarını naklediyorlar. 

Bunların yanında meleklerin varlığı aklî bakımdan da kabulü zarurî bir gerçeklik olarak gözüküyor. Şöyle ki dünyamız uzaydaki fizikî varlığı bakımından gözle görülmeyecek kadar küçük olduğu halde, Hâlik-ı âlem dünyamızı başta insanlar olmak üzere adeta sayısız mahlûkatı ile şenlendirdiğine göre semanın da oranın şartlarına göre “sakinleri” olmalıdır, diye düşünüyor, insan. Esasında görevleri itibariyle melekler, varlıklarda tecelli eden sonsuz kemâlata karşı, o kemâlâtın sahibi olan Allah’ı hamd ile tesbih eden nûranî yaratıklar ise o kemâlatın tecelli ettiği her yerde onlar bulunuyorlar, bulunmalıdır, diye anlıyor insan. Ve aslında kudret ve azameti sonsuz olan Rabbimizin haşmeti, kemâli, cemâli ve celâli makro-âlem olan semavatta gerçekleşiyor. O halde semavatta, semavatın o uçsuz bucaksız tabakalarında ilâhî tecelliye takdir ve sena, alkış ve tesbih ile karşılık verecek sayısız akıl sahibi, nuranî varlıklar olmalıdır, vardır, diye iman ediyoruz.

Âyet ve hadislerin mesajları çerçevesinde iman nûru ile tefekkür eden bir mü'min kendi varlığında, meselâ, hemen yanı başında, sağında ve solunda “yazıcı meleklerin” bulunduğunu anlıyor, tasdik ediyor. Elini uzattığı çiçekte, çiçeğin tesbihatını temsil eden meleğin bulunduğuna iman ediyor, yağan yağmurun her tanesinde aynı temsil ile müekkel bir meleğin bulunduğuna inanıyor, iman getiriyor. Gök gürlemesinin, bildiğimiz fizikî şartlar dahilinde olan boyutu yanında, bu boyutu aşan müekkel meleğin hamd ü tesbihine intikal ediyor; yağmur esnasında gök gürlemesine şahit olursa “sübhanallah” diyerek meleğin tesbihatına iştirak ediyor. 

Sonuç olarak iman nûru, bizim âleme bakışımızı değiştiriyor. Âlemi boş ve hâli yerler olarak değil, İlâhî tasarrufa müekkel kılınan nûranî varlıklarla dolu yerler olarak görüyoruz. Her varlığın Rabbini hamd ü tesbih ile andığını, meleklerin de bu tesbihi temsil edip Rabbine arz ettiğini anlıyoruz. Arşın etrafında tavaf eden meleklerden yaptıklarımızı kaydeden meleklere kadar sayısız meleklerin bulunduğuna inanıyor, onlara selâm olsun, diyoruz.

Okunma Sayısı: 1949
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı