Ehl-i Bid’anın, diğer şeytanî bir vesvesesi şöyledir:
Fransız İhtilâlinde Hıristiyanlığın papazlarına ve ruhanî reislere ve onların has mezhebi olan Katolik Mezhebi'ne hücum edilip tahrip edildi. Sonra o hücumu yapan inkılâpçılar, Hıristiyanlar tarafından tasvip edildi. Avrupalar, ondan sonra terakki ettiler. (Biz de böyle yaparsak onlar gibi fen, sanat ve teknolojide ilerleriz.)
Yukarıdaki kıyası yapanlar, ya İslâmı bilmiyorlar, ya da kasten hakikati saptırıyorlar. Fransız İhtilâline kadar olan süreçte Fransa’da (ve diğer Avrupa ülkelerinde) Hıristiyanlık dini ve bilhassa Katolik Mezhebi, havas denen üst tabaka olan yöneticiler ve zenginler elinde baskı ve istibdat vasıtası haline gelmişti.
Papazlar ve yöneticiler, tahrif edilmiş Hıristiyanlığı kullanarak “serseri” tabir ettikleri halkı, ilim ve fikir adamlarını eziyorlardı.
İslâmiyet ise halkı ve ilim adamlarını küstürmüyor. Bilâkis onları himaye ediyor. İslâm Tarihi meydandadır.
İslâmiyet, havas denen tahsil yapmış, zengin tabakadan çok, avam denen fakir, tahsil yapmamış halk tabakasının sığınağı olmuştur. Zekât, sadâka ve diğer yardımları yapmayı teşvik etmekle zenginleri fakirlerin yardımına koşturmaktadır. Hz. Peygamber (asm): “Bir milletin efendisi, onlara hizmet edendir.” 1 ”İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” 2 buyurur.
Cenab-ı Hak, Kur’ân’ın bir çok âyetinde “Hiç akıl etmez misiniz?” (Bakara, 44) 3, “Hiç düşünmezler mi?" (Nisa, 82) 4 “Hiç tefekkür etmezler mi?” (Enam, 50) 5 buyurarak insanları düşünmeye, tefekkür etmeye, aklını kullanmaya çağırır.
Dipnotlar:
1- Keşfü’l Hafa, 2: 463.
2- A.g.e., 1:393.
3- Bakara, 44.
4- Nisa, 82.
5- En’am, 50.