"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dinin istismarı, demokrasi ve istibdat süreçleri

İbrahim ERSOYLU
21 Haziran 2019, Cuma
Dinin siyasette istismarı; devletin makam ve imkânlarını elde etmek için kabiliyet ve tecrübesini gösterme yerine, siyasette dindar kimliği öne çıkararak ve dinî değerleri kullanarak halktan destek istenmesi demektir.

Doksan küsur yıllık Türkiye Cumhuriyeti Tarihinde siyasetin dinsizliğe, dinin siyasete alet edilmesi işinin, demokrasinin olmadığı veya askıya alındığı istibdat ve baskı dönemlerinde meydana geldiği görülmektedir.

1950’ye kadar ülkemiz, tek parti, tek şef tarafından demokrasinin, adaletin, insan hak ve hürriyetlerinin olmadığı, Kemalist ideolojiye göre baskıcı bir anlayışla idare edilmiştir.

Ne yazık ki o dönemde yöneticiler, siyaseti dinsizliğe alet ederek halkın dinini öğrenme ve yaşama hürriyetlerini ellerinden almışlar, dinini öğrenmek ve yaşamak isteyenlere hayatı çekilmez hale getirmişlerdir. Bunun en açık örneği; hiçbir suça karışmamış, iman, Kur’ân hizmeti yapmak isteyen masum Üstad Bediüzzaman ve Nur Talebelerine yirmi yıl boyunca yapılan baskı, hapis, sürgün, zehirleme zulümleridir.

1950’de çok partili Demokrasiye geçildiğinde iktidarı devralan başlarında Adnan Menderes’in bulunduğu Ahrar / Demokrat güçler, demokrasiyi uygulamaya koyarak, din ve dindarlar üzerindeki baskıları kaldırmışlar, din ve vicdan hürriyetlerinin önünü açmışlardır.

O süreçte dinî istismar alanı kapandığı için, şimdiki hâkim siyasîlerin fikir babaları olan Eşref Edip, Necip Fazıl gibi dindar kimlikli siyasîlerin, Millet Partisi’ne destek vererek dini siyasete alet teşebbüsleri pek başarılı olmamıştır.

Daha sonraki dönemlerde Süleyman Demirel liderliğindeki Demokrat iktidarlar, siyaseti dine hizmetkâr yaptıkları için, N. Erbakan ve ekibinin dinî değerleri siyaset aracı kullanma teşebbüsleri toplum nezdinde pek kabul görmemiştir.

Türkiye’nin maddî – manevî kalkınmasını ve ilerlemesini hazmetmeyen iç ve dış fesat odakları, askerleri devreye sokarak 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 yıllarında silâh zoruyla Demokrat idareleri alaşağı ederek ülke yönetimini müstebit siyasîlere teslim etmişlerdir. Bu siyasîler zamanında dine ve dindarlara yapılan baskı ve zulümler, tekrar din istismarına alan açmıştır.

Vizyonsuz, ehliyetsiz siyasîler, dindar kimlikle meydana çıkarak ve dindar kesimin mağduriyetini kullanarak iktidara gelmişlerdir. Onların iktidarı ülkeye, dine ve dindarlara faydadan çok zarar verdiği geçmişte ve günümüzde yaşanan acı hadiselerle müşahede edilmektedir.

Ne yazık ki toplumun önemli bir kesimi, bu acıklı durumu görüp bizzat yaşadığı halde aynı siyasîlere desteğini devam ettirmektedir.

Sözün özü: Ülkenin ve toplumun din istismarından ve onun tahribatından acilen kurtulması gerekmektedir. Bunun demokrasiden başka bir yolunun olmadığı anlaşılmaktadır. 

Toplumun çoğunluğu, yaşanan hadiselerden ibret alarak dindar kimlikli de olsa başarısız, Vizyonsuz siyasîlerden desteğini çekip hakikî Demokrat güçleri iktidara taşıması gerekmektedir. 

Önümüzdeki seçimler bunun bir fırsatı olabilir.

Okunma Sayısı: 1232
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı