Cenab-ı Hak, verdiği hayatı muhafaza etmesi için insanda bir korku hissi yerleştirmiştir. Bu hissi, yerinde kullanmak gerekir.
İnsan eğer korku hissini yanlış yerlerde kullanırsa, gereksiz bir şekilde insanlardan veya korkulmayacak şeylerden korkarsa bu his, onun hayatını azaba çevirir, hizmetlerine engel olur. 1 Meselâ rızkının kesilmesi endişesi ile amirinin ihtarından veya kınamasından korkup namazını kazaya bırakan, makam ve mevkiine zarar gelir endişesiyle derslere katılmaktan vazgeçen veya hizmete iştirak etmeyen kişi, maksadının aksi ile tokat yer.
Bediüzzaman: “ İnkilab-ı siyasî cihetiyle dininden havf eden (korkan) adamın dinde hissesi, beytu’l ankebut (örümcek ağı) gibi zayıf düşmüş cehalettir, onu korkutur; ..Zira itimad-ı nefsin fıkdanı ( kendine güveninin kaybolması) ve aczin vücudu cihetiyle, saadetini yalnız hükümetin cebinde zannettiğinden, kalbini, aklını da hükümetin kesesinden tahayyül eder, korkar.” 2 buyurur.
İhlâs, feraset ve tedbiri elden bırakmadan imanî cesaretle hizmete devam eden bir Nur Talebesi, hizmetin kerameti ile muhafaza edilir. Dâvâsına olan sadâkati, mertliği ve dik duruşu ile, kendisi istemediği halde belki de ehl-i dünyanın takdirini de kazanabilir.
Dipnotlar:
1- Mektubat, s. 704
2- Münâzarât, s.113, 114.