Biz Nur Talebelerinin öncelikle vazifemiz; Risale-i Nur yoluyla iman hizmeti yapmaktır. Önce kendi imanımızı kurtarmak ve tahkiki yapmak, sonra başkalarının imanına destek ve kuvvet vermektir.1
Topluma karşı diğer bir vazifemiz; zamanı gelince içtimaî ve siyasî meselelerde Risale-i Nur’un penceresinden hadiselere bakmak, kamuoyuna mevcut siyasî alternatifler içinde doğrusunu göstermek, yanlışı olanı ikaz etmektir.
Bu vazife din, vatan ve millet ile alâkalı olduğu için ihmal edilmemesi gereken iyiliği tavsiye, kötülükten sakındırma şümulünde önemli bir hizmettir.
Biz Yeni Asya Camiası olarak Üstadımız Bediüzzaman’ın Lâhikalarda ifade ettiği gibi 2 yıllardan beri her seçim sürecinde vatan, millet ve din için en uygun siyasî alternatifin Ahrar/ Demokrat güçler olduğunu, Demokrat olmayan siyasîlere iltifat edilmemesi gerektiğini uygun bir dille ifade ederiz.
Nitekim yakın geçmişte Demokratlar iktidara geldiklerinde din, vatan ve millete en iyi şekilde hizmet edip Türkiye’yi maddî – manevî alanda kalkındırdıklarını, Demokrat olmayan müstebit siyasîler ve iktidarları ise dine, topluma zarar verip ülkeyi geri götürdükleri tecrübelerle sabit olmuştur.
Buna rağmen ne yazık ki içlerinde çok sayıda Nur grubunun bulunduğu toplum çoğunluğu, dindar kimliğe, cazip propagandaya aldanarak Demokratlar yerine, Demokrat olmayan siyasî alternatiflere nokta-i istinat olup, onları iktidara taşıdıkları, sonra bu işin acı faturasını milletçe birlikte çekmek zorunda kalındığı görülmektedir.
PEYGAMBERLER VAZİFELERİNİ İSRARLA YAPMIŞLARDI
Peygamberler Tarihi incelendiğinde Hud, Salih, Lut ve Nuh gibi nice peygamberler (as), ümmetlerini yıllarca irşat ve ikaz etmişler, insanların çoğu onları dinlememişlerdir. Onlar, insanlar dinlemiyor diye tebliğ ve uyarı vazifesini bırakmamışlar, onu son ana kadar devam ettirmişler, bu vazifenin ücretini de almışlardır. Biz de onların yolundan gidenler olarak, iman hizmeti yanında içtimaî ve siyasî meselede tebliğ ve uyarı vazifesini sonuna kadar sürdüreceğiz İnşallah..
Sözün Özü: Biz Allah için vazifemizi ifa etmekle manevî ücretimizi Cenab-ı Hak tarafından alırken, üzerimize düşeni yapıp manevî mesuliyetten kurtulmuş, gelecek nesillerin öfke ve sitemlerinden kendimizi muhafaza etmiş olmaktayız.
İstikbalin araştırmacıları bu dönemi incelediklerinde, “Yazıklar olsun o zamanın insanlarına.. Hepsi mi yanlışa destek vermişler? İçlerinde hakikati gören ve uyaran kimse yok muydu?” dediklerinde bizi görecekler. “Yeni Asya Camiası varmış. Ama çoğunluk onu dinlememiş” diyeceklerdir.
Dipnotlar:
1- Emirdağ Lâhikası. 1,7. Mektup, s. 49.
2– A.g.e. 348. Mektup, s. 536.