"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman Said Nursî’yi anmak ve anlamak

İbrahim ÖZDEMİR
23 Mart 2015, Pazartesi
Merhum Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin vefatından 50 küsûr yıl sonra bile yeni tartışmalara sebep oluyor ve olmalı da.

Dünyada ve özellikle de Batı dünyasında İslamofobinin hortlatılmaya çalışıldığı; Türkiye’de herkesin ve her kesimin “daha çok özgürlük, daha çok demokrasi; insan hak ve özgürlüklerine daha fazla saygı” istediği bir ortamda buna ihtiyacımız var.

Değerli meslektaşım Prof. Dr. Ian Markham ile birlikte Küreselleşme, Ahlâk ve İslâm: Bediüzzaman Said Nursî Örneği kitabını 11 Eylül hadiselerinin ardında Batıda İslâm ve Müslümanlarla ilgili oluşan/oluşturulan “bilgi kirliliğini” gidermeye bir katkı olur umuduyla hazırlamıştık.

Kitap beklediğimizin çok üstünde bir ilgi gördü. Batıda üniversitelerde ders kitabı olarak okutuluyor. Başta Türkçe olmak üzere başka dillere de çevrildi.

Sözkonusu kitabı hazırlamaktaki temel amacımız, İslâm’ın ve Müslümanların küreselleşen dünyada doğru olarak anlaşılması çabalarına mütevazı bir katkıda bulunmaktı.

Sahih ve doğru İslâm’ı anlamak hepimiz için hayatî bir konudur. Dünyadaki 1.5 milyara yakın Müslümanı anlamak için bunu yapmak zorundayız.

Bu yaklaşım, başta Hıristiyanlık olmak üzere diğer büyük dinler için de geçerlidir. Bu dinleri ve müntesiplerini yakından tanımak, birlikte huzur içinde yaşamanın en önemli şartıdır.

Küreselleşen ve bir köye dönüşen dünyada ilişkilerimizi ve geleceğimizi cehalet, inkâr ve basmakalıp bilgiler üzerine bina edemeyiz. Sokrates’in dediği gibi, “cehalet her tür kötülüğün kaynağıdır”.

Kitaba yazdığımız “önsöz”, Üstad Said Nursî’yi anmaya ve bizce daha önemlisi anlamaya çalıştığımız şu günlerde hâlâ önemini koruyor. Kısaca şunları dile getirdik:

Şayet İslâm hakkında bilgi edinmek isterseniz, o zaman size bu dini anlatmaya istekli bir Müslüman bulun. Temel bir araştırma prensibi, son derece bilgili insanlardan bilgi edinin şeklindedir.

Dîni bir gelenek söz konusu olduğunda, bu çok bilgili insan, söz konusu geleneğin içinde yaşayan kişidir.

Ancak Batılı okuyucunun böyle bir şahsı bulma ve İslâmı ondan öğrenme imkânı ve şansı çok az.

Günümüzde Amerika’da İslâm konusunda ders verenler ve İslâmla ilgili uzmanların büyük ekseriyeti Müslüman olmayanlardır.

Bunun en iyi örneği, kendisini militan seküler Yahudi olarak tanımlayan Daniel Pipes.

Pipes’ın İslâm hakkındaki kitapları en çok satanlar listesine girmiştir. Militant Islam Reaches America adlı eseri, konumuza tipik bir örnek teşkil etmektedir. Bu eser, İslâmı çarpıtan, yanlış takdim eden ve bu yüzden de konuyla ilgili hatalı bir analiz sunan iğneleyici bir çalışmadır.

Çarpıtma ve yalan yanlış sunma gayretleriyle başladığı eserinde Pipes, Müslümanların İslâmın ‘hâkim dünya dini’ olmaya olan ümit, güven ve mücâdelelerinden yakınmaktadır. Amerika’yı İslâmlaştırmaya duyulan İslâmî özlemi ürkütücü kelimelerle tasvir etmektedir. Yazara göre Müslümanlar sayılarını arttırmak için “göç, nesilce çoğalma ve ihtidâ yöntemlerini kullanmakta ve Amerika hızla Müslümanlaşmaktadır.

Halbuki ihtidâ isteği tabiî bir insânî istektir. Pek tabiî ki, Müslümanlar da daha fazla mühtedî görmek isteyeceklerdir; Roma Katolikleri için de, Evanjelikler için de durum böyledir.

Bu istek, İslâm ve Hıristiyanlığın tabiatlarının bir parçasıdır; her ikisi de dünyaya yönelik evrensel bir misyonu paylaşmaktadırlar.

Bir çok siyâsî gelenek, dünyayı kendi dünya görüşlerine döndürmek için çabalar, durur.

Daniel Pipes gibi İsrailliler dünyanın siyonizmi desteklemesi için çabalamaktadır. Amerika’da, yeni-muhafazakârlar, kapitalizm ve özgürlüğe olan politik bağlılıklarını arttırmaya çalışmaktadırlar.

Müslümanların da aynı duygu ve eğilimlere sahip olmaları, ne şaşılacak ne de korkulacak bir durumdur; sadece tabiatı gereği kaçınılmazdır.

Pipes, sadece vurgulamalarını çarpıtmakla kalmayıp, İslâmın hikâyesinin diğer yarısını da görmezden gelmektedir. İslâm, Yahudilik ve Hıristiyanlıktan farklı olarak, Hıristiyanlar ve Yahudilere saygıyı bir zorunluluk olarak bünyesinde barındırır (2:62).

Kur’ân sarih bir şekilde her ne kadar Allah tek bir dindar toplum yaratmaya muktedir olsa da, bunu yapmamıştır (42:8) demektedir. Dolayısıyla dinlerin çeşitliliği Allah tarafından murad edilmiştir.

Böylesi çarpıtmaların ürettiği hatalı tahliller, yazarın modernitenin ikilemine ve meydan okumasına belli başlı üç İslâmî tepkiyi birbiriyle eşit saydığında ortaya çıkmaktadır.

Militan bir seküler olarak ona göre “din’in toplumla hiçbir ilgisinin olmaması gerekmektedir; o kesinlikle özel alanla sınırlandırılmalıdır”.

Pipes, son derece hoşgörüsüz bir kişiliğe sahiptir. Ona göre, her kim Kur’ân’ın hikmetini kamu alanında insanlara takdim etmek istiyorsa o totaliter yönetim yanlısıdır. Pipes’ın şu yazdığı son derece saçmadır: “İslâm’ı hayatın her alanını kuşatan bir siyâsî sistemin temeli olarak kabul edersek, İslâmcılar totaliter yönetim yanlısıdırlar”.

Dahası, Pipes, kendi geleneğine sıkı sıkıya bağlı herhangi bir Müslümandan derin bir kuşku duymaktadır. Eğer Pipes’ın dünya görüşünün bizlere de sirayet etmesine izin verirsek, İslâm ve Batı arasında, belki de binlerce insanın hayatına mal olacak uzun, ümitsiz bir savaşın ortasında kendimizi buluruz.

Yazdığımız bu kitap, Pipes’in ve benzerlerinin dünya görüşünü tashih etmek için tasarlandı. Bu çalışma, Pipes ile iki açıdan uzlaşmaktadır.

Birincisi, Türkiye kendi zengin tarihî mirası içinde şiddetten uzak, Batıyla, Hıristiyan ve Musevilerle yapıcı ilişkileri olan İslâmî bir geçmişe sahiptir. Bu yüzden Pipes, Türkiye’nin bir model sunabileceğini söylerken haklıdır, ancak bu model saldırgan bir laiklik taraftarlığı üzerine kurulu değildir.

İkincisi, “militan İslâm” tanımlamasında bir sorun bulunmaktadır; özellikle bu kavramla kimleri özdeşleştireceğimiz konusunda dikkatli olmaya ihtiyacımız vardır. Diğer taraftan, bu sorunun çözümü, bütün Müslümanların laik olmasını istemek değildir ve olamaz.

Said Nursî, bir çok sebepten dolayı son derece önemli bir Müslüman mütefekkirdir.

Birincisi, o, ana gövdeyi temsil eden muhafazakâr bir Müslümandır. Gayr-i müslimler için istenen husus, bir sohbet ortağı olarak liberal seküler bir Müslüman bulmaktır. Fakat Müslümanların büyük bir çoğunluğu ne sekülerdir ne de liberal. Müslümanların neredeyse tamamı Kur’ân’ın yanılmaz olduğuna inanır.

Said Nursî, ana görüşü benimsemiş bir Müslümandır: Kur’ân’ın yanılmaz bir Allah Kelâmı olduğuna inanır. Hz. Muhammed (asm) Allah’ın son elçisidir. Bu temel taahhütlerden dolayıdır ki, Nursî’nin öğretisi diğer geleneksel İslâmî düşüncelerle bağlantılıdır.

Bu olgu, Nursî’nin neden önemli bir isim olduğunu gösteren ikinci sebebe işaret etmektedir: Onun Batıyla yapıcı bir şekilde kurduğu irtibat. Bu irtibata Hıristiyanlık ve Musevilik ile diyaloğa olumlu bakışı eşlik etmektedir ve bu düşüncesi ana İslâmî düşünceye bağlılığından kaynaklanmaktadır.

Üçüncü sebep, Nursî, gittikçe gelişen bir İslâmî anlayışı temsil etmektedir. Prof. Dr. M. Hakan Yavuz, “Nur hareketine gönül vermiş insanların sayısı 5-6 milyon arasındadır” demektedir.

Bütün bu insanlar Said Nursî’nin şaheseri olan Risale-i Nur’u okuyup tefekkür etmek için toplanmaktadırlar. Nursî’nin ana temasının Müslümanın ferdî hayatında İslâm’ın daha derin bir şekilde anlaşılmasına olan ihtiyaç olduğu göz önüne alınırsa, bu son derece güçlü bir İslâmı ihya hareketidir.

Dördüncü sebep, Nursî’nin şiddet karşıtlığına olan güçlü bağlılığıdır. Bütün geleneksel Müslümanları “Batıyı yok etmeye kararlı potansiyel İslâmî militanlar” olarak sunan Pipes’a rağmen, bizlerin bu alternatif akımı tanımamız son derece önemlidir.

Sonuç olarak, ülkemizin siyasî ve dinî hayatına damgasını vurmuş bu değerli insanı her vesile ile analım ama önce anlayalım.

Ülkemizin çok kritk bir eşikten geçtiği şu günlerde onun bize söyleyeceği çok şeyler olduğunu düşünüyoruz.

Hayatını ve ahiretini ülkesi, insanı ve insanlık için fedâ etmiş birini doğru olarak anmak ve anlamaya çalışmak ruhunu şad edecekitr.

Okunma Sayısı: 2518
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı