"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şuhûr-u selâsenin kıymettar vakitleri

İhvan Yıldız
07 Şubat 2021, Pazar
İnsan, bu imtihan dünyasına mühim vazifelerle; memuriyet ve ticaret için gönderilmiştir. Vazifesi bitip, hizmetleri sona erdikten sonra, tekrar Hâlık-ı Zülcelâl’ine dönecektir. Cenab-ı Hak, “hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için” 1 çeşitli vesilelerle imtihana tâbi tutar.

İnsan’a “Başta nefis ve hevâsı ve ihtiyaç ve havassı ve duyguları ve şeytanı ve dünyanın surî tatlılığı ve kötü arkadaşları gibi çok dâiler” 2 geliş gayesini unutturmaya çalışan muzır manileridir. Âhiret kaygısı taşımadan sırf dünya hayatı ile meşgul olan insan için Kur’ân-ı Kerîm, “Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir.” 3 der.

Hayata anlam ve değer katan şeyler Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak ve O’na yakınlaşmak amacıyla yapılan hayırlı işlerdir. Böyle bir düşünce ve niyet taşımadan yaşanılan hayat boş, mânasız ve faydasızdir.

Bu mesele Risale-i Nur’da şu şekilde izah edilir: “Maddî hava bozulduğu vakit nasılki sıkıntı veriyor, asabî sînelerde inkıbaz (Ruhî sıkılma) hali başlıyor; öyle de, bazan manevî hava bozuluyor. Hususan maneviyattan yabanileşmiş bu asırda ve bilhâssa hevesat ve müştehiyat-ı nefsaniyeyi taammüm etmiş (umumileşmiş) memleketlerde” 4 “herkesin istidadına göre, bir sarsıntı verir.” 5 Herkes halinden şikâyet etmeye başlar.

Bozulan manevî havanın neticesindeki sarsıntı, insanın yerine getirmeye çalıştığı mühim vazifelerine de sirayet eder. “Hattâ bana da bir gün sirayet etti” 6 diyen Üstad Bediüzzaman “Geçen Ramazan-ı Şerif’te, Ehl-i Sünnet’in selâmet ve necatı için edilen pek çok duâların şimdilik aşikâre kabulleri görünmemesi” 7 gibi neticeleri verdiğini de beyan eder.

Böyle hal ve neticelerden kurtulmak ve Şuhur-u selâse’nin kıymettar vakitlerini semeredar yapmak için, Kur’ân’ın bu asırdaki mu’cize-i maneviyesi olan Risale-i Nurlar’la meşgul olmak ve onunla vazifedârlık yapmak gerekir ve elzem haline gelmiştir. Çünkü Risale-i Nur, şu zamanın yaralarına en münasib bir ilâç, bir merhem ve zulümatın tehacümatına maruz heyet-i İslâmiyeye en nâfi’ bir nur ve dalâlet vâdilerinde hayrete düşenler için en doğru bir rehber’dir. 8

Meşguliyet nisbetinde bu rehber, insanlardaki sıkıntıları azaltır veya izâle eder. Böylece ömrü zayi etmekten muhafaza ederek bereketlenmesine vesile olur.

Ehl-i imanın himmeti, sadece bulunduğu muhite ve âleme tesir etmeyip, diğer âlemlere de tesir ediyor, onları da ilgilendiriyor. İlgili âlemlere, oraya münasip mahsülatlar veya levazımatlar yetiştirilir. Bir kısmı da âhiret âlemine gönderilir.

İhlâs esas alınarak yapılan himmette, ağızdan çıkan kelimeler; hayatlanır, canlanır. Adeta şuurlu, idrakli, ruhlu varlıklar haline gelerek himmete yardımcı birer ruh olurlar.

“Şuhur-u selâse ve muharremede Âlem-i İslâm manevî havası, umum ehl-i imanın âhiret kazancına ve ticaretine ciddî teveccühleri ve himmetleri ve tenvirleri o havayı safileştiriyor, güzelleştiriyor. Müdhiş ârızalara ve fırtınalara mukabele ediyor. Herkes o sayede ve sayesinde derecesine göre istifade eder. 9

Halk arasında güzel bir vecize vardır: “Allah’a ve Ahiret’e inanıyorsan ya hayır konuş ya da sus!”. 

İhlâs ile yapılan ‘amel’ manevî âlemlere nasıl tesir ettiği ile ilgili nurlu bir hatıra:

Hüsnü Bayram Ağabey anlatıyor: “Bir gün Elâzığ’a Hulusi Ağabeyi ziyarete gittim. Hulusi Ağabey üç sayfa risale okudu ve ‘Fatiha!’ dedi.

Üstad, ‘Hulusi, Risale-i Nurlar’ı oralarda okumakla komünist kuvvetini durdurdu’ derdi. Demek bu, mana âleminde oluyordu. Manâ âleminde atom bombası gibi tesir etmişti ki komünistliği durdurmuş…” 10

Şuhûr-u selâsenin, menfileri müsbete çevirmek, müdhiş ârızalara ve fırtınalara mukabele etmek ve âlem-i İslâmın sıkıntılarını gidermek için değerlendirilmesi gereken bir fırsat olarak bizleri bekliyor.

Himmetimizi âlileştirerek; etrafımızda cereyan eden hadiselerin safileşmesine, güzelleşmesine katkı sağlayabiliriz.

Allah (cc) bizleri, Şuhûr-u selâsenin kıymettar vakitlerini semeredar edenlerden eylesin.

Dipnotlar:

1- Kur’ân-ı Kerîm| Mülk Sûresi 67/2. Âyet.

2- Lem’alar | 17. Lem’a | sf. 304.

3- Kur’ân-ı Kerîm | En’âm Sûresi 6/32. Âyet.

4- Kastamonu Lâhikası | sf. 183.

5- Kastamonu Lâhikası | sf. 78.

6- Kastamonu Lâhikası | sf. 360.

7- Kastamonu Lâhikası | sf. 48.

8- Mektubat | 5. Mektup | sf. 41.

9- Kastamonu Lâhikası | sf. 77.

10- Bizimaile.com/2017/03.

Okunma Sayısı: 1522
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı