"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslâmi ölçüler

İlimdar Kaya
07 Haziran 2021, Pazartesi
İslâm Dini Kur’ân ve Sünnetin ortaya koyduğu ölçülere göre ortaya çıkan Cenab-ı Hakk’ın emir veya kurallar manzumesidir.

Asr-ı Saadette olduğu gibi, insanı her konuda huzur ve mutluluğa götürür, konulan ölçüler insana dünya ve ahiret olarak iki cihan saadetini kazandırır. Bu kurallar manzumesi düşünce, davranış ve toplum hayatındaki yaşantıda dengeyi kurarak insanlar arasındaki ilişkiyi düzenler. 

Dinin emirlerini olduğu gibi kabul ederek ihlâs ile rıza-ı İlâhî’yi kazanmak için İslâm’ı yaşayanlar olduğu gibi, dinin emirlerini yaşıyormuş gibi gösterip dine muhalif hareket edenler de var. 

Kur’ân, sünnet, peygamberler, fukaha ve müceddidler İslâm’da ölçü ve dengeyi çok önemser. Çünkü ölçüsüz hareketler İslâm’a çok büyük zarar verir, geçmişte bu tür kötü örneklere rastlamak mümkündür. Tarihteki 31 Mart olayına ölçüsüz Müslümanlar sebep olmuştur, Şeyh Said isyanı da aynı ölçüsüzlükten ortaya çıktı. Bu iki olayın yaşandığı dönemde Müslüman toplum çok büyük zarar gördü, hatta sancıları bugün bile çekilmekte. 

Bediüzzaman Rus komutanına “Bir Müslüman âlimi olduğunu, imanlı bir kimsenin Cenab-ı Hakk’ı tanımayan adamdan üstün olduğunu ve bundan dolayı da ayağa kalkmadığını” (Şuâlar s. 826) söylemesi, Âlem-i İslam’ı sömüren sömürgeci cebbar ve zalim bir imparatorluk olan İngilizlere karşı, “Tükürün o zalimlerin hayâsız yüzüne!” diye matbuat lisanıyla cevap vermesi, M. Kemal’e “Paşa, paşa! İslâmiyet’te, imandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir. Hainin hükmü merduttur” cevabı ve Divan-ı Harb-i Örfî Mahkemesi Reisi Hurşit Paşa’ya “Şeriatın bir hakikatine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. Zira şeriat, sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil.” (BSN. T. Hayat S. 218-226-96) gibi bu davranışları ile İslâmiyet’in doğru anlaşılması konusunda bütün insanlığa ve âleme çok önemli mesajlar vermiştir. Güç elinde olan insanlara karşı tezellül etmemiş, taviz vermemiş ve takiyye yapmadan korkusuz bir şekilde cesaretle doğruları söylemiştir. İslâm’ın bütününü nefsinde yaşayan Bediüzzaman Said Nursî topluma iyi bir örnek olmuş ve istikbalde genç nesile yürünebilecek bir sırat-ı müstakim bırakmıştır. 

Bugün Zübeyir Gündüzalp, Mehmet Kutlular ve iman-Kur’ân dâvâsı olan Risale-i Nur hizmetlerini tavizsiz yürüterek doğru İslâmiyet’in yaşanmasına vesile olan Nur Talebeleri onun eseridir.      

Kur’ân insanı merkeze koyduğu için İslâm Dini adalet konusunu çok önemser ve değer verir. Risale-i Nur’da belirtildiği gibi, Kur’ân’ın dört ana esasından biri adalettir. Bu sebeple ilk insan, ilk peygamber Hz. Âdem ile birlikte semavî kitaplarda adalet vurgulanır. Çünkü adalet, hakkı hak sahibine teslim ederek toplumda uhuvveti tesis eder, zıddı ise zulüm, haksızlık ve kargaşa gibi çirkin davranışlardır. 

Yöneticilerin en çok ihlâl yaptıkları alan adalettir. Bu sebeple Müslümanlara zulmeden Yezid ve Velid gibi insanlar “Allah’ın lâneti zalimlerin üzerine olsun” şeklinde lânetlenir. Kur’ân geçmişte cereyan eden olaylardan bahsederek insanoğlunu adaletli olmaya sevk eder, bu dünyada veya âlem-i ahirette adaletin gerçekleşeceğine dikkat çekerek insanoğluna adaletin önünde başını eğdirir. Haşrin olmasının bir sebebi de dünyada haksızlığa uğrayan masuma hakkını vererek adaleti tesis etmektir.

Eğer bir toplumda adalet ile hükmedilmez veya adalet iktidar ve gücün emrinde baskı aracı olursa keyfîlik ve zulüm hüküm ferma olur. Adaletin Müslüman bir ülkede yörüngesinden saparak zulme dönüşmesi, dünya çapında İslâmiyet’in büyük yara almasına, yanlış anlaşılmasına sebep olur ve bütün Müslümanları töhmet altında bırakır.  

Bu tür menfî hareketler sair milletleri İslâmiyet’ten ürküterek, İslâm’ın yayılmasına, güzelliklerinin görülmesine engel olur. Bu husus bir İslâmiyet düşmanı veya bir gayr-ı Müslim’den daha çok İslâmiyet’e zarar verir; Emevilerde olduğu gibi…  Ama ne yazık ki Müslüman ülkeler bugüne kadar adalet konusunda iyi bir imtihan veremediler ve bu sebeple sınıfta kaldılar. Zulüm ve haksızlıklar had safhada; Kur’ân, sünnet ve Asr-ı Saadet’te insanlığı huzura taşıyan dört halife döneminin adalet anlayışından fersah fersah uzaklar. Hatta adalet ve hürriyet konusunda Avrupa ülkelerinin çok gerisindeler, bu konuda İslâmiyet’teki ölçüden uzaklaştılar. İslâmiyet yöneticilere öyle bir sorumluluk yükler ki Fırat kenarında kurdun kaptığı koyundan onu mesul tutar.     

Baskı, zulüm ve hukuksuzluklar kul hakkına tecavüzü netice verir. İslâm dini kul hakkına çok önem atfettiği için, ancak kişiyle bizzat helalleşmeyle o günah ortadan kalkar. İnsanlar bazı sebepler ile birisine zulmeder veya birisini haksız şekilde hapse attırır ise, kader-i İlâhî adalet ederek o kişiyi işlemediği bir suça binaen hapisle mahkûm eder. 

Ayrıca zulmeden insanların hayatlarının son dönemi çok sıkıntı içinde geçer, insanı dehşete düşüren feci bir şekilde de ölüp giderler. Tarihte bunun örnekleri çoktur, haksızlık ve zulme uğrayan masumun hakkını bir nebze olsun Allah zalimden böyle alır.                                                                                                                                                                                                

Bugün Müslümanların içinde bulunduğu sıkıntı ve musîbetleri tahlil ederek iyi okumak gerekir! 

Okunma Sayısı: 907
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı