Bayrama kadarki beyanları ortada.

Konuşmalarındaki birinci gündem “oy hırsızlığı” iddiaları ve YSK kararının “isabet”i olan AKP Genel Başkanı, konuyu cami açılışı törenine dahi taşımış, daha ötesinde Yenikapı miting alanında Diyanet’e “miting gibi” bir teravih namazı bile organize ettirmişti.

Ama sonra birden frene bastı ve çekildi.

“Bunun sebebi ‘Yine kaybedersek fatura doğrudan bana çıkar’ endişesi olabilir mi?” diye sorarken, bu hususta AKP cenahından verilen işaretleri görmemiştik. Sonra baktık ki, oradan gelen bilgiler bizi teyid ediyor.

İşte bir AKP önde geleninin sözleri:

“CHP İstanbul seçimlerini Cumhurbaşkanımız ile yarışa dönüştürmek istiyor. Tayyip Erdoğan’a kaybettirme üzerine bir strateji izliyorlar. Buna izin vermeyeceğiz.” 

Aynı önde gelenin “Cumhurbaşkanı topa girmeyecek mi? Meselâ 29 ilçede tek tek miting yapacağı söyleniyor” sualine cevabı:

“Bizden böyle bir açıklama duydunuz mu?” (Mehmet Acet, Yeni Şafak, 10.6.19)

Benzer bir soruya Binali Yıldırım’ın cevabı da aynı minvalde: “Erdoğan miting yapacağım dedi de mi vazgeçti?” (Karar, 12.6.19)

Abdulkadir Selvi de AKP’lilerin “Yukarıya doğru bin tırmanış başladı” dediklerini aktardıktan sonra “Ama nefesleri yetecek mi belli değil. Erdoğan’ın ise sahaya inmesi düşünülmüyormuş” diye yazmış (Hürriyet, 10.6.19).

Şimdiye kadar hep “O girerse işin rengi değişir ve sonucu lehine çevirir” denilen ve 31 Mart öncesi İstanbul’un her ilçesinde miting yapan Erdoğan’ın, bu kadar önem verdiği 23 Haziran seçimine iki hafta kala geri plana çekilmesinde bir tuhaflık yok mu?

Sebep, Taşgetiren’in vurguladığı “panik” halinin AKP’yi iyice sarıp ikinci bir sandık yenilgisinin “reis”e fatura edilmesini önleme hesabına mecbur etmesi olabilir mi?

Ama bunca olup bitenlerden sonra seçime sayılı günler kala böyle bir hesap yapıldıysa tutar mı, 23 Haziran’da göreceğiz.