Önceki devirlerde görülmemiş boyutlarda mağduriyetlere yol açan 20 Temmuz sürecini bitirmeye yönelik gayretler devam eder ve bunun en önemli şartlarından biri olan “hukuka dönüş” yönünde beliren işaretlere vurgu yaparken, o işaretlerin henüz hiç uğramadığı adreslere de dikkat çekiyoruz.
Çok çetin ve sancılı bir mücadelenin ardından zor belâ tahliye olan Mehmet Altan’ın şu anki durumu bile nasıl zorlu bir tablo ile karşı karşıya olunduğunu göstermeye yeter:
Atıldığı üniversitedeki görevine hâlâ dönebilmiş değil, yurt dışına çıkışı yasak ve her hafta polise imza vermek mecburiyetinde.
İçeridekilerin vaziyetini düşünün...
Diğer taraftan, elimize yeni ulaşan mahkeme kararlarında aynı veya benzer suçlamalarla yargılanan kişiler hakkında tamamen farklı, tutarsız, orantısız ve çelişkili sonuçlara varıldığını görmekteyiz. Bunun da ötesinde, daha ağır ithamların muhataplarına az, hakkındaki iddialar için hiçbir delil gösterilemeyen sanıklara çok ağır cezalar verilebiliyor.
Dileriz, yeni mağduriyetlere yol açacak bu tür kararlar istinaf veya temyizde düzeltilir.
Ama bu noktada AYM Başkanı’nın yakınlardaki bir beyanını hatırlatmakta fayda var.
Özet olarak, bidayet mahkemelerine şu mesajı veriyordu Başkan: “Bireysel başvurularda verdiğimiz hak ihlâli kararlarını emsal olarak değerlendirip gereğine uygun kararlar verin ki, aksini yaparak sebep olacağınız yeni başvurularla iş yükümüzü arttırmayın.”
Bakalım, mahkemeler o noktaya nasıl ve ne zaman gelebilecek? Hele heyetlerin siyasî tercihlerle kurulduğu düzen sürüyorken...
Bu konuda haksızlıkların devamında payanda olarak kullanılan bir araç da OHAL Komisyonu. Başvuruların çok büyük çoğunluğunu reddeden komisyonun fazlasıyla gecikmeli olarak verdiği çok az sayıdaki kabul kararı da ilgili kurumlarca uygulanmıyor.
Velhasıl, bir yıl önce şeklen kalkmış olan OHAL rejiminin tahribatı hâlâ devam ediyor.
Toplumda yol açtığı ve milyonlarca insanın hayatını alt üst eden ağır enkazın kaldırılabilmesi için, evvelâ bu yönde samimî ve kuvvetli bir iradeye ihtiyaç var. Buna karşılık mevcut iktidarda böyle bir irade hâlâ yok.
23 Haziran’da İstanbul seçmeninin bütün milleti temsilen verdiği okkalı derse rağmen.