Fıkıh, ilahiyat, hukuk alanlarında neredeyse yüzyıllardır devam eden bir “şer’î ve örfî hukuk” tartışması var.
Bu tartışmada öne çıkarılan görüş şu:
Hayatın hızlı ve dinamik akışıyla ortaya çıkan yeni ihtiyaçlara şeriat hukuku ve fıkıh cevap vermekte yetersiz kaldığı için örfî hukuk devreye girdi. Fetva ve içtihatlarla çözülemeyen konular kanunnamelerle tanzim edildi. Laik hukuka geçişle devam eden bu süreci “din dışı kurallarla düzenlenen alanın genişlemesi” diye yorumlayanlar var.
Laikliğe “dini dışlayıcı” bir tanım getiren anlayışla bakılırsa belki. Ama işin aslı öyle değil, gerçek daha farklı.
Bu farkı görmek için “Şeriat ikidir” diyen Said Nursî’nin yaptığı tarife bakılmalı. Ona göre, bunlardan biri insanın hayatını tanzim eden bildiğimiz şeriat, yani dinin esasları. İman, ibadet, ahlâk, muamelât ve ukubattan oluşan bir inanç ve hayat düzeni. Bu düzenin temeli iman, ona bina edilen ibadet ve yine ondan kaynaklanan ahlâk. Bediüzzaman’ın “Âlemdeki işleyişi düzenliyor” dediği ikinci şeriat bunlarla da iç içe, ama toplumsal ve kamusal alana dair kuralların söz konusu olduğu muamelât ve ukubatta daha fazla devreye giriyor.
İkinci şeriattan kasıt, Allah’ın varlık âleminde geçerli kıldığı; insan aklının fenler ve sosyal bilimlerle keşfine çalıştığı, âdetullah veya sünnetullah denilen kanunlar.
Bütün alt dallarıyla tıp, eczacılık, biyoloji, fizik, kimya, matematik, botanik, zooloji, jeoloji, coğrafya, mühendislik, astronomi...
Hukuk, siyasetbilimi, tarih, sosyoloji, antropoloji, iktisat, psikoloji, pedagoji, eğitim, davranış bilimleri, işletme, yönetim bilimi... Ve güzel sanatların bütün şubeleri...
Kâinat ve insan kitaplarının ayrı birer vechesini tanzim eden fıtrat kanunlarının, kendi alanına girenlerini keşfe çalışan ilim dalları. Ve her biri, bu kanunları vaz eden Yaratıcının farklı bir ismine dayanıyor.
Tıp ve eczacılık, Şâfi; biyoloji, botanik, zooloji, Hayy ve Muhyî; matematik ve mühendislik, Adl, Hakem, Mukaddir, Munazzım; çevre, Kuddüs; güzel sanatlar, Sâni, Musavvir, Müzeyyin; hukuk Hak ve Âdil; iktisat, Muktesit isimlerine... Hakeza..
Ve Kur’ân ve kâinatı, birbirini açıklayan kitaplar olarak yazan da, bunları anlamanın anahtarı aklı veren de aynı Yaratıcı...