"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Barla’da Okuma

Kübra ÖRNEK KORKMAZ
22 Haziran 2019, Cumartesi
Serin bir rüzgârla birlikte birkaç damla yağmur düşmüştü Barla’ya. Kurumuş toprağın kokusu yayılmıştı güller diyarına. Barla sessiz, Barla hasretti nuruna. Tefekkürlü bakışlara, derin okumalara.

Taşıyla toprağıyla mübarek olan Barla, Nur tohumlarına toprak olmuştu, su olmuştu. Kur’ân’dan gelen hidayet nuru, burada doğmuştu. Ehl-i imanın manevî imdadına gönderilen Risale-i Nur eserleri bu mübarek belde de yazılmaya başlamıştı. Bediüzzaman, unutulsun yalnız ve mahrum bırakılsın diye Barla’ya gönderilse de, Allah nurunu tamamlamıştı. Kur’ân ve iman hizmetine set çekilecek, Nur neşriyatına mani olacak planlar burada bozulmuştu. Barla gibi kervan göçmeyen bir yerden Dünya’ya ses olacak eserler çıkmıştı.

Barla’ya sessizliğin sesi diyorlar. Biz de üniversiteli gençlerle birlikte bu sese ortak olmak istedik. Okumak, tefekkür etmek, nefes almak için Barla’ya geldik. Barla, dinlenmeye en muhtaç olduğumuz zamanda teneffüs oldu. Sessizliğimize ses, gönlümüze nefes oldu. Bu nurlu menzili tek tek ziyaret ettik. Üstadımızın geçtiği yollardan geçtik. Sabah namazı ile birlikte geldiğimiz Barla’da, İlk soluğu Bediüzzaman’ın 8 yıl boyunca kaldığı evinde aldık. Evet, Üstad bu evi altı vilayet genişliğindeki manevî Medreset-üz Zehra’nın çekirdeği olarak görüyordu. Biz de Medrese-i Nuriye olarak vakfedilen bu evde, okumamızı yaptık. O zorlu günleri hatırladık. Üstadın yalnız kalışını, ulu çınarla arkadaş, yıldızlarla yoldaş oluşunu. Evin altından gürül gürül akan su, ab-ı hayat olmuştu sanki Barla’ya. Bütün yangınları söndürüyor, can oluyordu adeta.

Tepeye doğru yol almıştık. Üstadın 1952’den sonra kaldığı ikinci evinde soluklandık. Orası da ayrı bir güzellikteydi. Eğirdir nam-ı diğer Barla Denizi’ni gören manzarasıyla, ayrı bir huşu veriyordu insana. Ağaçlardan sarkan dutlar, balkona dökülmüştü ikram edilircesine. Bu meyveleri ders baklavası niyetine yedikten sonra Barla Kabristanı’na doğru çıktık. Kim bilir Üstadımız belki buradaydı. Risale-i Nur Talebesi saff-ı evvel ağabeylerin de bulunduğu mezarlığı ziyaret ettik. Rahmet damlaları tecelli etmeye devam ediyordu. Gelincikler açmış, Eğirdir’i selâmlıyordu. Yol boyunca rengârenk çiçekler de vardı, Barla cıvıl cıvıldı. Erikler, kirazlar, dutlar meyve vermişti. Evet, tohumlar büyüyüp çiçek açmış, kış bitmişti. Artık bahar zamanıydı. 

Bediüzzaman ve Nur Talebeleri, bütün zorlukları aşmış elmas kıymetindeki hakikatleri bize ulaştırmıştı. Şimdi bizim için okuma zamanıydı. Barla’yı ve Nur hakikatlerini okuduk. Üstadımıza bir mezarı çok görselerde, şimdi Barla ona büyük bir mezar oldu. Herşey Nurlar’a hizmet ediyordu. Ona dost olan, ses olan bu memlekette biz de huzur bulduk. Manevî sürgünler  burada nihayet buldu. Bu sessiz şehir bizi de uyandırdı. Farklı âlemlerin kapıları açıldı. Sonunda Cennet Bahçesi’nde bulduk kendimizi. Sıddık Süleyman’ın bahçesinde özlemle eski günleri tefekkür ettik. Nice güzel bahislerin yazıldığı yerlerde okumalar yaptık.  

Barla’ya güzellik katan bir diğer yer de tesislerimizdi. Yeni Asya Sosyal Tesisleri’nde geçirdiğimiz vakitler de çok kıymetliydi. Çardaktaki kahvaltılar, Eğirdir manzaralı okumalar, geceleri yıldızları seyretmek ve güneşin doğuşunu izlemek başka güzeldi. Tabi bu hizmetlere vesile olan Ahmet ve Nurhan Demirdöğmez çiftine de sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz. Böyle bir yerde hizmet etmek de, herkese nasip olmaz. Az da olsa çok sayılır inşaallah. 

Barla, yeşiliyle mavisiyle Nurlar’ın memleketi olmuştu. Üstadın imamlık yaptığı Mus Mescidi, Barla Kabristanı, Eğirdir Gölü, Cennet Bahçesi, Çınar Ağacı ve Üstad’ın bir diğer evi olan Çam Dağı, Katran Ağacı hepsi olanlara şahitti. Bir ulu çınar geçti bu memleketten. Ve öyle bir eser bıraktı ki, okuyanlar bir yağmur tanesi gibi gittiği her yere bu hakikatleri götürüyor. Okuyor, okutuyor, yaşamaya çalışıyor.

Vakit gelmişti. Hakikatlere güneş olan Barla’dan memleketlerimize dönmek üzere ayrıldık. Anadolu’ya mübarek olan Barla’yı, Yurdun dört bir yanına taşımalıydık. Nurlar’ı her yerde okumalıydık. Kalbimiz hicran dolsa da, Nur’un kıvılcımı içimizi aydınlattı.

Okunma Sayısı: 1439
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı