Güneş, çiçek, kelebek gibi baharın gelişini müjdeleyen sayısız nimetler var.
Bu nimetlerin dünyamızı sürura çevirmesi gibi, ahiret iklimlerimiz de Ramazan sevinciyle şenleniyor. Ramazan, bir bahar gibi gelerek sürurun sonsuz kapılarını aralıyor. Gelişine kâinat bile seviniyor. Yeryüzünü serinleterek, rahmet yağmurlarıyla arındırıyor. İnsan da, Ramazan’ı fırsat bilip günahlarından arınarak manevî mertebelere ulaşabilir.
Dünyamızı şereflendiren Ramazan, her yönüyle farklı bir zaman dilimi. Ramazan ayı, nefsin inadını kıran orucuyla, gecenin bereketi sahuruyla ve manevî terapisi teravih namazıyla on bir aya sultan olan, Kur’ân ve duâ ayıdır. Güzel değerlendirilen Ramazan, hayatımıza çalınan bir maya gibi, ömrümüzü bereketlendiriyor.
Bediüzzaman’ın dediği gibi, baki bir ömrü kazandırıyor: “Ramazan-ı Şerif; bu fani dünyada, fani ömür içinde ve kısa bir hayatta baki bir ömür ve uzun bir hayat-ı bakiyeyi tazammun eder, kazandırır.” (Mektubat)
365 gün çalışıp yıpranan mide fabrikası Ramazan’daki oruç vasıtasıyla bakıma alınıyor. Oruç, fani dünyanın karanlık labirentlerinde örselenen ruhumuza, bir ayar mekanizması oluyor. Kulluk ve ibadet arasındaki denklem de Ramazan ile kuruluyor. Bedenî faaliyetlerimiz ve bu faaliyetleri kontrol eden duygularımız ve onlara sinen günah tozlarından bir silkeleniştir Ramazan. Samet ayinesi olan kalbin bütün beşerî kapris ve arzulardan sıyrılarak, hakikî sahibini bulmasıdır. Manevî bütün kötülüklerden arınma kurnasıdır. Burada temizlenen kalpler, sanemlerden kurtularak Samet ufkuna erişme yolunda mesafe kat eder. Çarşıda pazarda, evde, işte başlayan hummalı telâş, ayrı bir heyecan katar. Bu tatlı heyecan, dünyevî olan hayata uhrevî bir renk verir. Ezanlarla ahenk kazanan bu kutlu dâvet, iftarla, sahurla kıvamını bulur. Gönüller Kur’ân’ın semasına yükselir ve o güzellikleri gönüllere nakşeder.
Ramazan, mahiyetiyle, açtığı ufukla, kazandırdığı ömürle ruhun gençliğidir. Hangi yaşta olursa olsun, gönüller Ramazan’ın ikliminde ebedî gençliğin heyecanına erişir. Aşk ve şevk dolu bir heyecanla, büyük bir enerji kaynağı olan Ramazan, bize hayat dinamizmini aşılıyor. Özellikle gençlikte Ramazan başkadır. Gençler, Ramazan’ı fırsat bilerek ebedî gençliği yakalamaya çalışırlarsa, büyük kâr elde edeceklerdir.
İslâmî dinamiklerden olan namaz nasıl ki dinin direği ise, Ramazan’ın özü olan oruç da ruhumuzun temel direğidir. Bu vasıtayla Ramazanda ruhumuz bakıma alınıyor. Ramazan’ı güzel geçirenler, ruhî direnişin eşsiz bir fırsatını yakalamış olurlar. Ruhsuz beden bir anlam ifade etmediğine göre, bizi manevî bir gençlikle heyecana getiren ruha, Ramazan vasıtasıyla ulaşabiliriz. Böylece ruhumuz da kemale erer.
Ramazan, irade ile birlikte sabır eğitimi de verir. Oruçla, maddî ve manevî büyün mekanizmalara Allah’ın mührü vurulur. Oruçlar tutulur, niyetler edilir, kapılar Allah’ın emriyle açılır Kendisini bağımsız, sahipsiz gören nefis, ancak oruçla dizginlenir. Bizi günahlara sevk eden nefsimizin kötülüklerinden ancak oruçla kurtuluruz. Bire otuz bin veren, eşsiz bir dikim zamanına ulaşırız. Leyle-i Kadir’de otuz bine çıkan sevaplar, ömür içinde ebedî bir hazine gibidir. Bu kadar önemli bir zaman dilimine özenle hazırlanmak gerekir. Camiler mahya ile süslenir, müezzinler ezan ile seslenir, gönüller Kur’ân’ın feyziyle beslenir.
İrade, kulluğun her türlüsüyle ibadetullah ufkuna yürürken, gönül marifetin renkleriyle donanır. Arzu ve his dünyamız İlâhî aşkın cezbesiyle muhabbetullah payesini kazanır. Ruh ise inbisat ve inkişaf ederek bakışımızı müşahedetullah hakikatine ulaştırır. İşte insanı kemalata ulaştıran kestirme yol. Ramazan’ı idrak eden mü’minler, günahlardan arınarak Allah’a kul olmanın eşsiz lezzetine ulaşırlar. Candan, kalbi ve hasbi olan bu teveccüh, insanı Rabbine yakınlaştırıyor.
Evet ruhumuzun gerçek sılası olan Ramazan ayı, aşkla şevkle beslenen bir fırsat olarak değerlendirilmeyi bekliyor. Ruhların sultanı olan Efendimizin (asm) dediği gibi, “ Allah’ım, Receb ve Şâbanı bize mübarek kıl ve bizi Ramazana ulaştır!”
Ramazan’a ulaşan ve manevî gençliği kazanan kullardan olmak duâsıyla...